Bölüm 2: Çeşme

66 12 3
                                    

İmparatorluk Sarayının koridorlarından birinde 2 çocuk umursamazca koşuşturuyordu. Küçük olan kızıl imparatorluk cübbesiyle imparatorluk ailesinden birisi olduğunu belli ediyordu. Siyah saçları başının üzerinden asil bir aileye ait olduğunu kanıtlayacak şekilde toplanmış ve turuncu gözleri gün batımından vuran güneşin etkisi ile parlarken onun zeki, karizmatik gözleri onu tıpkı bir Bilge gibi gösteriyordu.

Mais bir Bilge değildi. Bir Bilge olmaya yakın dahi değildi.

Fakat aynı şey yanındaki çocuk için geçerli değildi.

Yanındaki ondan biraz daha büyük çocuk ise tamamen siyah bir cübbeye bürünmüş açık kahverengi saçlara sahipti. Onun yeşil gözleri birer kılıcı andırıyordu. Sadece bakışlarından bu yaşında inanılmaz bir güç temsili olduğu belliydi. Sırtında 1 metre boyunda bir kılıcı vardı ve kendisi Mais'ten 10 cm daha uzundu. Evet, bu geleceğin seçkini olarak gözlemlenen Lagos'tu.

Lagos açıkça Mais'ten çok daha güçlü bir aura yayıyordu. Mais'ten fersah fersah üstündü ve karşılaştırma yapmak dahi anlamsızdı. Fakat Mais de olup da onda olmayan bir güç vardı. Bu bedenden yayılan his bizzat Tao anlayışıydı.

Mais Tao anlayışına dair öngörülere sahipti. Lagos değildi.

Lagos ve Mais sakince koridorda yürüyordu ve birbirleri ile sakince konuşuyorlarmış gibi görünüyorlardı fakat bu doğru değildi. Bir hizmetçi onlara doğru geliyordu. Sadece hizmetçiyi kandırmak için vardı bu konuşmalar. Ardından bir sonraki anda aralarında sadece bir kaç metre kaldığında Mais Lagos'un ensesine vurdu ve kaçtı.

Doğrudan hizmetçiye doğru kaçmıştı.

Hizmetçi elinde gümüş tepsiyle imparatorluk ailesinden düşük rütbeli bir üyeye ilaçlarını götürecekti. Bu kişi 1. Prensin cariyelerinden biri olsa da aileden sayılıyordu. Hizmetçiler arasında oldukça katıydı ve bu yaşlı kadın hata yapmak istemiyordu.

Mais'in ona koştuğunu gördüğünde korktu. 3. Prens ona çarpmak üzereydi.

Fakat o anda Mais hafifçe bedenini çevirdi ve nazikçe, hiç dokunmadan hizmetçinin yanından geçti.

'Oh...'

Fakat tam rahatlamışken önündeki hızlı ve güçlü genç onun bedenine doğrudan çarptı.

PATT...!

Tepsi ve üzerindeki ilaçla su yere döküldü. Hizmetçinin yüzü bembeyaz kesilirken Lagos başını kaşıdı ve ardından yaptığını gördü. Yüzünde utanmış bir ifade belirdi.

"Üzgünüm."

Bunu söyledi fakat üzgün olduğuna dair hiçbir işaret yokmuş gibi kalktı ve koridorda Mais'i kovalamaya devam etti. Hizmetçi ise acele ile ilaçları yeniden hazırlamak için mutfağa döndü.

"Aldın mı?"diye sordu öteki tarafta Lagos. Mais başını salladı. Hizmetçi o ana kadar hala kendinde bir şeyin eksik olduğunu fark etmemişti.

Cüzdanı yoktu!

Ne kadar çalmış olan kişi Lagos olabilecekmiş gibi görünse de aslında hırsız olan kişi Mais'di. Mais belki pek iyi bir gelişimci olmayabilirdi fakat harika bir hırsızdı. Ondan alemler boyu yüksek bu insanlar, onu sadece ellerini sallayarak yok edebilecek bu insanlar aslında hiçbir şey fark etmiyordu.

Açıkça hız ve gizlilik konusunda daha zayıflardı. Lagos bile hizmetçilere yakın sayılırdı. Onlar kadar güçlü değildi henüz. Fakat bir şekilde başarıyorlardı ve bu onlar için oldukça eğlenceli bir hobi haline gelmişti. En azından Lagos Mais'ten bu yeteneğin püf noktalarını öğrenmeye çalışıyordu. İleride bu taktik çok işine yarayabilirdi.

Antik Ölümsüzün Günceleri Where stories live. Discover now