Bölüm 13: Kutsal Buz Silahı

36 9 0
                                    

"Onu oraya tek başına göndermenin gerçekten güvenli olup olmadığından emin değilim. Liderlerinin ne kadar güçlü olduğunu bilmiyoruz." dedi orta yaşlı adam çalıların arasından yürürlerken. Kasuur başını çevirdi ve şüpheli bir şekilde onun gözlerine baktı.

"Madem güçlerinden emin değilsiniz neden onu gönderdiniz? Eminim daha güçlü bir uzmanınız vardı."

Orta yaşlı adam bu sözlere karşı bir şey söylemedi ve çalıların arasından yürümeye devam etti. Mais de yüzündeki ifadeyi koruyordu. Bu durumda Kasuur'un söyleyecek bir şeyi de yoktu.

" Bir planım var. Dediklerimi yapın, geride kalın ve kaçmayı başaran birisi olursa öldürün. Gerisini ben halledeceğim. "

Mais'in aniden gelen sesi ile herkes onun olduğu yöne doğru döndü fakat Mais artık orada değildi. Çalıların arasından değneğini sallayarak ilerledi ve sonunda açıklığa ulaştı. 100 metre kadar hareket etmişti. Diğerleri bu kadar uzakta hedeflerinin olduğunu bile fark etmemişti. Fakat Mais fark etmişti.

Çünkü Mais kördü. Gelişim yaparken gözlerine gitmesi gereken enerji artık diğer organlarına dağılıyordu. Bu yüzden 10. aşama Başlangıç aleminden bu yana yaptığı bütün gelişim onun kulaklarının eşit gelişimcilerden daha iyi hale getirmişti. Bu sayede barbarların işgal ettikleri köyde parti yaptıklarını duyabiliyordu.

Kasaba lideri buranın bol alana sahip olduğunu bizzat düşünmüş ve buraya bir köy kurulmasına karar vermişti. Kim aslında köyün barbarların evine bu kadar yakın olacağını bilebilirdi ki?

Sakallı ve kirli bir çok barbar vardı. Kanlı bedenler bir o yana bir bu yana savruluyordu. Kanlı bölgedeki en dikkat çekici şey ise en azından 80 metre derinliğinde olan uçurumdu. Buraya düşen bir Temel Kurma Alemi uzmanı bile hayatta kalamazdı. Kasaba liderinin en büyük tereddütü burasıydı. Bir uçurumun yanı başına köy kurmak sorunlu olabilirdi. Zaten yüksek rütbeli biri değildi ve şehire gitmek için fırsatlar arıyordu. Böyle bir hata bütün hayatını burada geçirmesine sebep olabilirdi.

Fakat uçurum hiçbir şey yapmamıştı. Barbarlar bütün köylüleri öldürmüştü. Tıpkı Hokka köyünde yaptıkları gibi.

"Hmmm? Şu da ne?"

Onlara doğru yaklaşan figürü gören barbarlar aniden toplanmaya karar verdi. Her biri silahlarını ellerine saniyeler içerisinde aldı. Aralarında bir çok gelişimci de vardı. Bazıları çok güçlüydü.

"Çocuk, burada ne iş... sen kör müsün?"

Çocuğu öldürmeye hazırlanan barbarlar onun kör olduğunu fark ettikleri anda rahatlamışlardı. Çocuk onları görmüş değildi. Biraz korkutucu olsa da ellerinden de kaçamazdı. Bu gri gözlerle uçurumdan düşme ihtimali bile vardı.

Mais donuk gözleri ile elini en öndeki barbara uzattı. Parmaklarının arasında hafif bir parlaklık vardı.

"Bu da ne? Yoksa..."

"Afedersiniz kayboldum da. Beni evime götürebilecek güçlü kollar arıyordum. Bana yardım edebilir misiniz?"

Mais'in sözleri o anda sıradan sözler değildi. Sıradan bir ses tonu ile söylememişti. Zayıf ve güçsüz olduğunu belli ettiği bir ses tonu ile bunları söylemişti. Bunlar onun için sıradan oyunlardı. Kör olduğundan beri yaşadığını bile sadece o kan kokusunda ve taonun izinde hissetmişti.

Yaşadığı karanlığın içerisinde varolduğundan bile emin değildi. O anda ölüme parmak atan böylesi hareketler onun için bir anlam ifade etmedi.

Ve bu durumun mantıksızlığı da barbarların aklını karıştırmış görünüyordu.

Şu anda tehlikede olan Mais değildi. O zaten yaşamıyordu. Vicdanını sızlatacak ve belki onu korkuya sürükleyecek o korkunç suratları görmüyordu. Öldürmenin ne demek olduğu aklına dahi gelmiyordu.

Antik Ölümsüzün Günceleri Donde viven las historias. Descúbrelo ahora