Yirmi dokuz'

6.8K 633 131
                                    

Taehyung'un anlatımından...

Gözlerimi açtığım andan itibaren bana hem endişe hemde korkuyla bakan o gözler derin bir nefesi ciğerlerime hapsetmeme sebep olmuştu.

Endişeliydi çünkü tekrardan aynı şeye kalkışabileceğim düşüncesi beynini kemirip duruyordu.

Korkuyordu çünkü kaybettiği güvenimi nasıl kazanacağını bilmiyordu.

Ama bu hislerinin hepsinin yersiz ve gereksiz olduğunu da bilmiyordu. Çünkü ben Kim Taehyung bir daha böyle bir şeye kalkışmayacağıma adım kadar emin ve Jungkook'un bana çorba getirdiği ilk gün kaldırımda konuştuğumuzdaki hissettiğim güvenle yatıyordum bu sedyede.

Her şey yalnızca bir anlık sinir patlamasının sonucu iken onun bu kadar endişelenmiş ve korkmuş olması bu sefer benide üzüyordu. Her ne kadar kabullenmek istemesem ve inkar etsemde Jungkook çoktan zorlada olsa hayatıma kendini dahil etmiş ve kalbimin kapılarını aralamıştı.

Buz kesmiştim ben, öyle ki aynadaki yansımam dahi tahammül edemiyordu bana, siktir olup gitmek ve daha fazla benliğime acı çektirmek istemiyordum. Dipteydim ve her geçen gün o dipten çıkarılmak yerine daha da itiliyordum. Sevgili çok bilmiş olan profesyonel doktor Kim Namjoon, yalnızca beni dibe daha çok çekmekten başka bir sike yaramazken ben gittikçe sona yaklaştığımı gün be gün hissediyordum. Yaşama amacını geçin hevesim dahi yoktu.

Peki bu hale nasıl gelmiştim?

Küçüklük travmaları mı?

Aile sorunları mı?

Zorbalık görmek mi?

İstismar edilmek mi?

Hayır. Bunların hiçbirini yaşamamıştım ve yaşamadığım içinde varlığına inandığım Tanrıya her gün şükür ediyordum. Yaşadığım bu durumun nedenini ne o profesyonel doktor bulabilmişti ne de ben anlayabilmiştim. Kötüydüm ve gün geçtikçe daha da kötüye gidiyordum. Yardım almam gerektiğini düşünmesemde arkadaşımın zoru ile o kliniğe gitmiş ve hiç değilse şansımı demek istemiştim.

Bir yıl, koskoca bir yıl, hayatımdan verdiğim bir yılın sonunda ne bir tanı ne de bir tedavi vardı ortada. Yalnızca ilaçlarla geçiştirilmeye çalışılan anksiyete krizleriyle geçmiş kocaman bir yıl.

Ben yaşamaktan ümidimi öyle kolayca kesmiş birisi değildim lakin yaşadığım olumsuzluklar ve düzelmeyeceğime inandırılmam sonucu yaşamanın pekte kayda değer bir şey olmadığını idrak etmiştim.

Sonrasında koca gözlü bir çocuk girdi hayatıma, yaşının benden küçük olması nedeniyle değildi ona çocuk diye hitap etmem. Çocuk ruhlu olduğu ve heran kıpır kıpır neşeli ve heyecanlı olduğu içindi, o kaç yaşına gelirse gelsin çocuk olarak kalabilecek kadar özeldi. Kocaman gözlerini daha da büyüterek gözlerime baktığında ve asla bıkmadan benim için çabalamaya devam ettiğinde bir doktor olarak değil yalnızca Jungkook olarak kalbimi fethetmişti.

Hayatım bir belirsizlikten ibaretken yalnızca o netti. Her şey anlamsız gelirken bir tek o anlamlı gelmişti. Her şey yanlış gidiyorken bir tek o doğru gitmişti.

Jeon Jungkook beni tedavi etmeden tedavi etmişti.

Midemin bulanmasını önemsemeden sırf o yaptı diye bir tencere çorbayı bir gecede bitirmiştim. Ve ardından kusmamak adına kendimi zorlarken uzun zaman sonra ilk defa karnım doymuş bir şekilde yatağa girmiş ve gözlerimi yummuştum.

Bana ilk başta zorunluluktan ötürü gelsede sonrasında istediği için gelmişti ve o isteyerek geldiği ilk anda ben onu seve seve hayatıma kabul etmiş kalbimin kapılarını da sonuna kadar açık bırakıvermiştim.

Ne yanlış ne doğru umrumda değildi. Diğerlerinin onu duygusallığından vurması ama onların profesyonel olmalarına rağmen bir hastanın hayatına dokunamamaları yalnızca ilaç yazarak ve bir sonraki aya randevu vererek doktorluk yaptıklarını sanmaları açıkçası zerre umrumda değildi.

Kırpıştırdığı kirpikleri ile gözlerimin içine bakarken konuşmak isteyipte ne konuşacağını bilemiyormuş gibi bir tavrı vardı. Ona öfkeli olduğumu sandığına çok emindim çünkü bir kaç gün içinde yaşadıklarımız ve davranışlarım öyle olduğumu gösteriyordu. Ama değildim. Tanrı biliyor ya Jungkook'a karşı en ufak bir öfkem yoktu. Kimin neyi ne amaçla yaptığını çok iyi biliyordum. Otuz yaşında birisiydim ve bu zamana kadar bir çok şey görmüş deneyimlemiştim. Bu olayda Jungkook'un zerre suçu yoktu suçu olmayı bırakın haberi bile yoktu.

Peki bunları bilirken neden öyle davranmıştım?

Bazen bende sorduğum soruların cevaplarını alamıyordum.

"Ben" diye fısıldadı o güzel sesiyle ben ise bakışlarımı gözlerinde tutmaya devam ettim. Ona nasıl baktığımı anlamıyordu o kadar saftı ki ona bakarken içimin gittiğini göremiyordu. Jungkook yalnızca kendini görüyor ve beni görmekten kaçınıyordu. Oysaki dikkat etse anlardı karşısında ne denli aciz düştüğümü

"Sen"

Uzun süredir konuşmamamdan kaynaklı olarak çatallı çıkan sesim ikimizin arasında kaybolup giderken Jungkook utançla başını eğerek bakışlarını kucağındaki ellerine çevirmiş derin bir nefesi içine çekmiş ve konuşmak adına dudaklarını aralamıştı.

"Ben çok korktum-"

Başını saniyelik kaldırıp gözlerimin içine baktıktan sonra tekrardan başını eğmiş ve konuşmasına devam etmişti.

"Sana bir şey olacak diye o kadar çok korktum ki"

Ağlamamak adına kelimelerin bazılarını yutarak konuştuğunda ne kadar tatlı olduğunun farkında değildi. Şuan sadece içinde bulunduğu durumu bana anlatmak ve kurtulmak istiyordu.

"Taehyung"

Dudaklarından dökülen adım ile kalbimin ritmi değişirken usulca devam et dercesine başımı salladım.

"Bir daha kendinden vazgeçme"

Ne kadar net çıkarmaya çalışsada titreyen sesiyle konuştuğunda derin bir nefes verip başımı tekrardan usulca salladım. Konuşacak gücü kendimde bulamıyordum.

Gücüm olsa sabaha kadar susmaz ona bir çok şey anlatırdım lakin başımı sallarken dahi yorulduğumu hissediyordum. Ama bir gün ikimizde susmayacak ve sabaha kadar bıkmadan konuşacaktık. Bunu biliyordum.

"Taehyung"

Bu sefer isteyerek incelttiği sesiyle merakla bakışlarım yüzünde dolaşırken başını kaldırmış ve gözlerimin içine bakarak kalbimi tam on ikiden vuran o sözlerin dudakları arasından çıkmasını sağlamıştı.

"Bizden vazgeçme"
























Evet evet geciktim biraz ama güzel bir şekilde geldimm.

Düşüncelerinizi buraya bırakırsanız çok mutlu olurum.

Don't Worry  / TkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin