Otuz beş'

5.7K 481 123
                                    

Bu bölüm yalnızca yoonmine aittir. Okumak istemeyenler veya yoonmin shiplemeyenler geçebilir.

Kalanlara iyi okumalar diliyorum.

Jimin'in anlatımından...

Okumayı bitirdiğim kitabı sedyenin üzerine gülümseyerek bıraktığımda Yoongi çatılını kaşlarını serbest bırarak bakışlarını yüzüme çevirdi. Ona ne zaman kitap okumaya başlasam asla yüzüme bakmaz ve hep kaşlarını çatardı, bunun nedenini ona asla sormamıştım. Sormayıda düşünmüyordum. Çünkü biliyorum ki Yoongi hiçbir şeyi sebepsiz yere yapmazdı,

"Gidecek misin?"

Sorduğu soruyla hafifçe tebessüm edip başımı iki yana salladım.

"Hayır, bu akşam refakatçinim"

Başını usulca aşağı yukarı salladı sakin bir şekilde, itiraz etmemesi yüzümdeki tebessümü genişletirken derin bir nefesi ciğerlerime hapsettim. Geldiğinden beri ilk defa bu hafta onu böylesine sakin ve uysal görüyordum. Önceki zamanlarda odada durmak istemeyen, bağıran odadaki eşyaları duvarlara fırlatan, kolundaki damar yolunu sürekli çıkartmaya çalışıp kanatan  yaramaz bir çocuk gibiydi. Agresifti. Kimsenin sözünü dinlemeyip yalnızca sakinleştiricilerle sakinleşebilen birisiydi.

Şimdi ise kendisini kontrol edebilen, sakinliğini korumayı başaran birisi olmuştu. Yoongi yavaş yavaş iyileşiyordu ve ben bunu başarabildiğim için çok mutluydum.

"Saçlarımı toplar mısın?"

Gözlerim şaşkınlıkla kocaman açılırken dudaklarımdaki tebessüm ile onayladım onu, ardından oturduğum koltuktan kalktım. Parmaklarım yumuşacık olan yeşil saçlarını bulduğunda derin bir nefes aldım. Saçlarını okşadıkça yayılan koku o kadar muazzamdı ki günlerce bıkmadan usanmadan saçlarını okşayabilirdim. Eğer ki sonsuzluk vaatetselerdi bana o sonsuzlukta yalnızca Yoongi'nin mint yeşili olan saçlarını okşamak isterdim. Çünkü Yoongi gibi kişilerin saçlarıma her daim okşanmalı, sevgisiz büyüyen her çocuğun saçları bir gün şevkatle okşanmalıydı.

Yoongi sevgisiz büyümüş, yalnızca gitarına arkadaş bilmiş bir çocuktu. Fiziksel yaşı yirmi sekizdi ama ben ona her baktığımda beş yaşında sevgiye muhtaç bir çocuk görüyordum. Gözleri öyle derin ve parlak bakıyordu ki o gözlerindeki insanın kaybolmaması imkansızdı. O gözlerdeki acıyı kimsenin görmemeside imkansızdı. Yoongi hırçın birisiydi ama gözlerine baktığınızda sizi ağlatabilecek yaralara da sahipti aynı zamanda.

Avucumun içinde topladığım saçlarına bileğimden çıkardığım siyah tokamı özenle bağlayıp kalktığım koltuğa geri oturdum. Saçlarının bağlanması ile yüzü daha da ortaya çıkmıştı, gözlerini gölgeleyen tutamları ise artık bağlı olduğu için parıldayan gözleri daha da bir canlı parlaklığa kavuşmuştu.

"Bileklerine yıldızlar çizecektik"

Konuşmam ile başını bana çevirip gözlerimin içine baktı.

"Yanında kalem getirdin mi?"

Sorusuna karşılık başını onu onaylamak adına aşağı yukarı salladım ve önlüğümün cebinden çıkardığım kalemin kapağını çıkararak hevesle bana uzattığı elini tuttum.

Bilekleri intihar girişiminin izleriyle doluydu, izler kabuk bağlasada kalbindeki yaraların asla kabuk bağlamayacağını her zaman kanayacağını çok iyi biliyordum.

Bileklerine yıldız çizme fikrini bundan haftalar önce ona söylemiştim çünkü o güçsüz bileklerde o kesik izleri görmek her seferinde nefesimi kesiyordu. Kabul etmemişti o izleri sevdiğini söylemişti. Yoongi acılarını bile seven birisiydi.

"Çok çiz tamam mı? Hepsi kapansın"

"Onları sevdiğini düşünüyordum" dedim izleri aynı onun gibi bileklerinde ki izleri kastederek.

"Seviyorum ama seni üzüyorlar"

Elimdeki kalemi titremekten düzgün tutamazken nefesimin kesildiğini hissettim. Üzüldüğümü farketmişti ve üzülmemem için bileklerine yıldızlar çizmemi kabul etmişti. Kendisi için değil benim için kabul etmişti.

Kalbim bir kuşun kanadı gibi çırpınırken avucumun içindeki bileğine küçük küçük yıldızlar çizmeye devam ettim.

"Yoongi'nin yıldızları" diye fısıldadım bileğindeki yıldızlara bakarak. Yoongi fısıltımı duysada bir şey demedi. Uslu bir şekilde bileğine çizmeye devam ettiğim yıldızları seyretti.

Ortam oldukça sessiz ve huzurluydu, yalnızca ikimizin nefes sesleri dolduruyordu kocaman odayı,

"Saçını turuncu yapacak mısın?"

Yoongi'nin sorusu ile bileğindeki odağım gözlerine kayarken ne cevap vereceğimi bilemedim. Uzun zamandır saçlarımı turuncu yapnam konusunda ısrar ediyordu ama ben kendime o rengin yakışacağını düşünmediğim için bu fikre asla olumlu bakamıyordum. Ama diğer yandan Yoongi'nin hala sabırla ve ümitle saçlarımı turuncu yapmamı bekliyor oluşu çıkmaza sokuyordu beni,

Eğer onun istediğini yaparsam ne kadar mutlu olacağını tahmin bile edemezdim. Fazlasıyla mutlu olacağına emindim. Ona geçenlerde bir poşet dolusu mandalina getirdiğimde bile o kadar mutlu olup sevinmişti ki o an bunu daha önce niye yapmadım diye kendime kızmıştım. Yoongi mandalinaya bayılıyordu hatta aşık gibi bir şeydi. Sayısız mandalina yiyebilecek kapasitede bir insandı.

Belkide mandalinaya olan aşkından dolayı istiyordu saçlarımı turuncuya boyatmamı kim bilir?

"Evet hemde en kısa zamanda"

Yakışıp yakışmaması sorun değildi, yalnızca onun mutlu olması önemliydi. Eğer o bundan mutlu olacaksa saçlarımı onun için boyatabilirdim bu benim için sorun olmazdı.

Sonunda bileklerine çizdiğim yıldızları bitirdiğimde zaferle gülümsedim. Bilekleri şimdi çok daha güzel görünüyordu.

Yoongi bir kaç dakika boyunca bileklerine bakmış ardından bakışlarını bana çevirerek

"Jimin'in yıldızları" demişti. Ben ise zar zor nefes alabilmiştim.
























Bence bu ficteki yoonmin bunu haketti, aslında yan ship olarak yoonmini hikayeye katmayı fazlasıyla istesemde taekookun yoğun hikayesinden ve eh tabiki Namjoon'cumun kaoslarından buna pek vaktim olmadı. Yinede hikayelerine hiç değinmeden fici bitirmekte istemedim.

En azından Mint Yoongi'yi ve biricik doktorunu tanıyın istedim. Umarım sizinde hoşunuza gitmiştir.

Yeni bölümde taekooktan devaamm.
Öptüm hepinizi.

Burayada bölümle ilgilini düşüncelerinizi yazarsanız çooook sevinirim.

Don't Worry  / TkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin