16. Bölüm ➰ Ölüm

400 68 12
                                    

Bölüm Şarkısı:
KALEO - I Can't Go On Without You

Bölüm Şarkısı:KALEO - I Can't Go On Without You

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

*16. Bölüm : Ölüm*

Parmak uçlarım hareketsizlikten, bileğimi sıkan ipten dolayı iyice ağrırken, dudaklarımın üzerine yapıştırılmış bandı çekip çıkaramamak beni daha da sinirlendiriyordu. Karanlığın içinde, ne kadar vakit geçtiğini kavrayamayacak kadar korku içindeydim. Yaşadığım hüsran öylesine büyüktü ki, her geçen dakikada umudum da, buradan canlı çıkma şansım da azalıyordu. Beni buraya getiren, bana bütün bu işkenceyi yapan adamdan ses yoktu. Dışarı çıkmadığını biliyordum. Varlığı hissedilebilirdi, hiç azalmamıştı.

Sabırla bekliyordu. Direncim iyice kırıldığında ortaya çıkacaktı. Masanın arkasında, rüyamda gördüğüm noktada oturduğunu gözümde canlandırabiliyordum. Bu sessizlik beni her şeyden daha çok ürkütüyor, ne zaman ne olacağını bilememek korkutuyordu.

Bunların hiçbirini ben istememiştim. Rüyalarım en çok bana zarar vermişti, hayatımı ve ailemi elimden almıştı. O rüyalar çocukluğumu mutlu yaşamama engel olmuş, beni geceleri ağlayarak uyandırmış, uyanık geçen her vaktimde ölecek insanları düşünmeye zorlamıştı.

Kimin aklına gelirdi, bir şeytanın bile şeytanının olabileceği?

Karşılaştığım en kötü insanların bile benden daha şeytan olamayacağını düşünmüştüm. Rüyalarımdaki katiller ise bu düşüncemin yanlış olduğunu, kötülerin her yerde var olduğunu ve kimisinin gizlenmediğini göstermişti. Bu adamın da onlardan bir farkı yoktu. Bu adam da rüyamda bana gösterilen bir caniydi, kurbanı da bendim.

Belki parmakları karıncalanıyor, içi heyecanla doluyordu. Bana yapacağı işkencenin planları kafasında onuncu kez dönmüş olabilirdi. Sandalyenin üzerinde hareket edemeyen vücudumda, durmak bilmeden çalışan ve birkaç düşünceyi aynı anda işlemeye çalışan beynim bu adamın kötü olduğunu bana haykırıp duruyordu. Asla olmayacağım, olmak istemeyeceğim kadar kötü. İçimde bir yerlerde açığa çıkmak için doğru anı kollayan rüya avcısı bile bu adamın kötülüğüne erişemezdi.

Kim bilebilirdi, nefret duygumun korkuya ağır basacağını?

Dilimle, dudaklarımın üzerini kapatan bandı biraz daha ittim. Bant ağzımın üzerinde havadaydı, onu tutan tek şey yanaklarıma yapıştırılmış uçları olsa da bütün hücrelerim varlığından tiksiniyordu.

"Buraya gel," dedim yapabildiğim ufak açıklıktan. Kelimeler önlerindeki engele takılıp bulanıklaştı, anlaması zor bir hal aldı. Ama o beni anlamış olmalıydı, anlamamasına imkan yoktu.

"Ne o?" Alaycı, oldukça ukala bir ses yükseldi arkadan. Üstelik kelimeleri benimki gibi haksızlığa uğramamış, oldukça netti. Ayağa kalktığını işittim, adımları bana doğru yöneldi. Yine. Arkamdan yaklaştığı için kendimi oldukça açıkta, çıplak hissettim. Her istediğini yapabilirdi. Rüyamda gördüklerim sadece her şeyin son bulma anıydı. Öncesindeki acı ise sadece gözlerimden okunuyordu.

RÜYALARIN PEŞİNDEWhere stories live. Discover now