1. Bölüm ➰ Bir Yağmur Damlası

4.1K 317 159
                                    

Bölüm şarkısıI Can't Make You Love Me - Dave Thomas Junior

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm şarkısı
I Can't Make You Love Me - Dave Thomas Junior

İyi okumalar!

*1. Bölüm: Bir Yağmur Damlası*

Gökyüzünden yağmur damlalarının döküldüğü bir gecede, aniden çakan bir şimşek karanlığı ikiye bölerek geceyi aydınlattı.

Yağmur, şimşeğin ardından hızını arttırdı ve içinde bulunduğum kafenin camlarına gürültüyle çarpmaya başladı. Yaklaşık on saniye sonra, yağmur damlalarının sesini bastıran bir gök gürültüsü işitildi.

Sokakta kalan tek tük insanlar da soğuğun nefesini enselerinde hissederek adımlarını biraz daha hızlandırdı. Bazıları kafenin saçaklarının altına sığınıp yağmurdan sırılsıklam olmuş bedenlerini biraz olsun korumaya çalışırken evi yakınlarda olanlar yürüme cesaretini göstermeye devam etti, bazısı da bineceği otobüse yetişmeye çalıştı.

Sadece iki masası dolu olan kafenin tezgahının arkasında omuzlarımı geriye atıp vücudumu esnettim. O sırada yolu gören camların ortasındaki kapı birinin kuvvetiyle içeri doğru açıldı ve gecenin soğuğu adamla beraber sıcak kafenin içine girdi.

Orta yaşlardaki adam üzerinden akan su damlalarını birkaç saniye kapının iç tarafında durarak azaltmaya, ortalığı çamur etmemeye çalıştı. İçeri yeni giren müşteriye istemeden göz gezdirdim. Adamın ceketinin sırılsıklam oluşunu gördüğümde, bakışlarımı bir kez daha camdan dışarı çevirdim. Gökyüzü ikiye ayrılacaktı sanki, uzun zamandır böyle şiddetli yağmur yağmamıştı.

Esneme isteğime karşı koyarak, sonunda masalardan birine oturan adamın yanına gittim. Tezgahın altındaki açık gözden bir menüyü alarak yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Yağmur yağdığı zaman diğer insanlar gibi ben de karamsar hissetsem de bunu ifademe yansıtmamaya çalıştım.

"Hoş geldiniz," dedim adamın önündeki yuvarlak masaya menüyü kibarca bırakırken.

"Teşekkürler," diye mırıldandı adam belli belirsiz bir şekilde. Konuşkan değildi belli ki, zaten gözlerimin içine bakmamayı seçmişti. Önüne bırakılan menüye kısa bir göz gezdirip yanından uzaklaşmama fırsat vermeden bakışlarını hafifçe yukarı kaldırdı. "Bir americano alacağım."

"Hemen hazırlıyorum," diyerek menüyü bıraktığım masadan tekrar aldım. Gelen adamla birlikte, içeride artık üç masa doluydu. Tezgahın arkasına geçip kahve makinesine yavaş adımlarla yürüdüğüm sırada adam da üzerindeki ceketi çıkarmaya karar vermiş ve yanındaki sandalyeye asmıştı.

Kirli beyaz porselen bardağın içindeki koyu, gecenin soğuğuna ters bir sıcaklık barındıran içeceği hazırladıktan sonra tekrar adamın masasına yürüdüm ve dumanı sicim gibi yükselen kahveyi gülümseyerek bıraktım.

"Afiyet olsun," dediğimde cevap beklemeden, cevap gelmeyeceğini bilerek tezgahın arkasındaki yerime geçtim. Mesai arkadaşımın annesi rahatsızlanıp hastaneye kaldırıldığı için bu kasvetli akşamı tek başıma geçiriyordum.

RÜYALARIN PEŞİNDEWhere stories live. Discover now