[29]*dinmeyen öfkenin iki ateşi*

2.4K 153 51
                                    

Bugün cumaydı ve okula gitmemiştim. Kendime gelmeliydim. Çağanın beni bu halde görüp gururlanması isteyeceğim son şeydi. Hele bu olanlara sebeb olan Melis..
Bu olay benim başıma gelseydi nolursa olsun uzak dururdum..
Yataktan kalktım ve odadan çıktım. Mutfağa girdim. Temizlik malzemelerini aldım ve salona geçtim. Evde boş boş oturunca ölü gibi hissediyordum. En iyisi temizlikti. Belki bu sayede Çağanı unutmuş olurum. Kendim Melise diyorum ama Çağanı hala unutamadım. Nasıl bir lanetse artık.
Elime bezi aldım. Pencereye yaklaştım ve silmeye başladım.

"Annem sakın yapma dedi, güldüm yüzünee" diye şarkı mırıldanmaya başladım.

"Çok seviyorum anne dedim, karşıma bizee" diye devam ettirdim.

"Vay vay vaayy, Vay benim halimee!" Dedim en sonda. Bu şarkının hayatımı anlatması normalmidir hocam? Normaldir..
Şarkılar gereksiz insanların boka çevirdiği hayatımızı anlatıyor. Evet..

***
Alisanın anlatımıyla:
Tuana okula gelmiyordu. Ve aynı zamanda telefonlarımıda açmıyordu. Bana galiba kırgındı. Vicdan azabı çekiyordum. Evet ona yalan söylememeliydim. Ama nerden bileyim Çağan ve Melis dip dipe girecek!. Ah aptal kafam! Ah aptal Çağan!
Herşey onun başının altından çıkıyordu.
Melis ne ara bu kadar gurursuz oldu anlamıyorum. Sevgilisi var diyorum, kız yinede durmuyor. Bu eski Melis değil. Belkide eskiden öyleydi de ben tanımamışım.
Tuana okuldan ayrılmayı planlanlıyor.
Tuanaya çok alışmıştım. Onsuz bir okul düşünemiyorum.
Onunla konuşmam gerek. Ama bir türlü ulaşamıyorum. Telefonlarımı açmıyor. Evine gideyim bir an diyorum. Ama sonra kapıyı açar mı bilmiyorum. Sonuçta telefonlarına cevap vermiyor. WhatsAppdan da engellemiş. Ah Çağan ah Çağan!
Hay anlamıyorum bu çocuk yüzünden neden kabak benim başıma patlamalı. Neden en iyi arkadaşlarım bu çocuğa aşık olmalı. Ve ya neden arkadaşlarıma musallat oluyor!. Elimde olsa bir kaşık suda boğarım. Akının hatrına ağzımı açmıyorum! Ama o çocuğu boğarak öldürmek istiyorum!
Teneffüsdü ve yine her zamanki gibi Tuanayı arıyordum, ama cevap vermiyordu. Yüzüm düştü.
Sınıfa doğru ilerledim.
Sınıfa girdiğimde görüş alanına Poyraz, Akın ve Çağan girmişti. Sınıfta sadece onlar vardı.
Çağan elindeki telefonuna pür dikkatla bakıyordu. Sanki çok önemli birşeye bakıyormuş gibi.
Nedense cinlerim tepeme çıkmıştı. Tuana ortalıklarda yoktu, telefonları açmıyordu. Ve gelecek yıl bu okulda olmicakdı. Şuan burda kendimi yiyip bitirirken, Çağan telefona bakıyordu.
Zaten herşey onun yüzünden olmuştu. Ona çok kızgındım.
Aniden üzerine doğru yürüdüm.

"Seni öldürmemem için bir sebep söyle!" Derken Akın beni tuttu. Onu ittirmeye başladım.

"Bırak beni Akın!" Dedim sinirden kudururken. Yerimde tepiniyordum. Ama Akın beni bırakmıyordu. Ve en önemlisi bu kadar gürültüye rağmen, hala telefona bakıyordu.

"Alisa lütfen dur artık!" Dedi Akın. Beni hala tutuyordu. Ama benim durmak gibi bir niyetim yoktu. Şuanlik.

"Alisa bence bunu yapma" dedi Poyraz. Artık yorulmuştum. Zatem bu iki üç günde tamamen bitkin düşmüştüm. En sonda durdum.

"Tamam Akın bırak beni. Birşey yapmicam" dedim. Akın bırakmıyordu. Hala şüpheleniyordu.

"Akın! Çocuk değilim ben! Bırak artık!" Dedim sinirli ve sert ses tonuyla. Akın en son beni bıraktı.
Nefesimi verdim.
Bakışlarımı Çağana çevirdim.
Tanrım! Gözünü hala telefondan çekmiyor. Nasıl bu kadar umursamaz olabiliyor!?
Dayanamayıp arkasına geçtim.

"Neye bakıyorsun sen iki saatti-" derken duraksadım. Lafım yarım kalmıştı. Gördüğüm karşısında ne tür tepki vereceğimi bilemiyordum. Bütün duygularım ölmüştü sanki. Şaşkındım.. çünkü..
Çağan telefonda Tuananın resmine gözünü kırpmadan bakıyordu. Öyle bakıyordu ki, sanki çok önemli birşeye bakıyordu.
Ağlasam mı, gülsem mi, bağırıp çağırsan mı bilemedim. Boşlukta gibiydim. Cidden bu çocuğun derdi neydi?. Bir Melis, bir Tuana..
Kendimi "Sadakatsiz" dizisinde hissediyordum.
Geri çekildim. Çağanın yüzüne bakmaya başladım.

"Sen takıntılı bir adi herifsin! Aynı zamanda şerefsizsin!" Dedim kısık sesimle bağırırken. Lakin Çağan beni umursamıyordu. Dünyadan kopmuş gibiydi..
Bilmiyorum ama bu benim sinirlenmeme neden olmuştu.

"İzin vermicem Çağan! Tuana bir gün seni affetmeye kalksa bu sefer ben izin vermicem Çağan!" Dedim sesimi yükselterek. Çenesi kasıldı. Bakışları değişti, gözleri koyulaştı.
Kafasını telefondan kaldırdı ve bana baktı. Burnundan soluyordu. Eminim ki imkan olsa beni öldürürdü..
Telefonu kenara bıraktı. Ayağa kalktı. Bir kaç adım yaklaştı.

"Ne dedin sen!?" Dedi aşırı öfkeli sesiyle. Alnındaki ve boynundaki damarları belirginleşmişti.
Ama birşeyden habersizdi.
Bende ondan farksız değildim. En az onun kadar bende öfkeliydim.

"Onu senden uzaklaştırıcam! Seni onun aklından silicem! Seni onun hayatından tamamen çıkarıcam!" Dedim sesimi yükselterek. Dediklerimle iyice sinirlenmişti.

"Buna izin vermem! O benim! anladın mı!? Benim!. İnan bana onu benden koparmana göz yummam!" Dedi bağırarak. Üzerime yürüdüyü sırada Poyraz onu tuttu. Çok öfkeliydi.
Doğrusu ondan farksızdım..

"Seni lanet olası herif! Pazardan kurbanlık koyun mu alıyorsun!? Ne demek benim!? Nah senin. Sen onu hep üzüyorsun, hep ağlatıyorsun! Buraya geldiğinden beri yüzü gülmedi onun!. İlk önce zorbalık yaptın. İşkence çektirdin kıza!. Sapık gibi peşine düştün. Yetmedi onu kullandın. Şimdide gelmiş o benim diyorsun! Nah senin!" Diye bağırdım. Bu sırada Akın beni tutuyordu.

"Sen buna karışma!" Diye kükredi. Üzerine yürümek istedim ama Akın beni tuttuğu için gidemiyordum.

"Ne demek karışma be!? O kız benim arkadaşım. Arkadaştan da öte kardeşim. Onu üzmene izin vereceğimi mi sanıyorsun!?. Hayır Çağan! Seni ona unutturacağım! Tuana senden daha iyilerine layık! Biliyorumusun!? Seni unutması için, ona bir ömür boyu eşlik etmesi için, o başka birini bulucak!. O hiç bir zaman senin olmicak!" Diye bağırdım. Son cümlelerim sadece onu kışkırtmak içindi. Sanırım yanlış birşey yaptım..
Çağan iyice deliye döndü.
Olduğu yerde tepinmeye başladı. Sanki öfkeden cayır cayır yanıyordu.

"Alisa sezen sever! Aramıza girmeye kalkarsan ve yahud başka birşey yaparsan, seni aradan kaldırırım! Sana öyle birşey yaparım ki! Kabusun olurum kızım!" Dedi bağırırken. Üzerime gelip beni öldürmek istediğine adım kadar emindim.
Poyraz onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama sakinleşmiyordu. Sesimi çıkarmıyordum. Çok yorgun ve bitkin hissediyordum. Bir yandan da vicdan azabı beni öldürüyordu. Allah'ım ben ne bok yedim böyle?
Poyraz Çağanın kulağına birşey fısıldadı.
Bundan sonra Çağan sakinleşmiş gibiydi. Derin nefesler alıyordu.
Ardından Poyraz onu sandalyeye oturttu. Sakinleştiğimi gören Akın beni bırakmıştı.
Çağan derin bir nefes alıp verdi. Ardından telefonunu eline aldı ve yeniden dikkatle bakmaya başladı. Sanki az önce sinir krizi geçirmiyormuş gibi..
Allah'ım çıldırıyorum!

"Sen tam bir psikopatsın" dedim. Beni umursamadı. Aksine fotoğrafa dikkatli şekilde bakarak gülümsedi.

"Takıntılı manyak" dedim fısıltılı sesle. Ardından arkama bakmadan sınıftan çıktım ve bahçeye doğru koşmaya başladım..

Kestik!

Naber? Umarım iyisinizdir

Bölümü geciktirdiğim için özür dilerim.
Buaralar çok yoğunum.

Gördüğünüz üzere işler kızıştı
Sence bundan sonra nolucak?

Devamı 80 oyda.

Kalın sağlıcakla.

Takıntılı ZorbamWhere stories live. Discover now