18.Bölüm

642 35 4
                                    

Acaba ben neredeydim? Her yer bembeyazdı. Nereye doğru gittiğimi bilmiyordum. Her yer aynıydı. Sanki beyaz bir boşluktaydım ve yürüyordum. Birden anlamadığım bir şekilde kendimi uçurumun kenarında buldum. Sanki biri bana sesleniyordu. Ama etrafta hiç kimse yoktu. Ses yavaş yavaş yaklaşıyordu. Çok tanıdıktı. Gitme daha onları kucağımıza almadık diyordu. Yan tarafıma döndüğümde iki tane küçük çocuk vardı. Bir kız bir erkek. El-ele tutmuş uçurumun kenarında duruyorlardı. Ne geriye ne de ileriye gidebiliyorlardı. Yardım istiyorlardı. Onlara yardım etmeliydim. Hemen yanlarına koştum ve ikisini de arkaya çektim. Nedensizce bana sarıldılar ve benim de gözlerimden yaşlar gelmeye başlamıştı. Sarılmayı durdurup, "Onları bırakma" dedikten sonra koşmaya başladılar ve yok oldular.

Baran'ın anlatımıyla...

Tam da cinsiyetleri öğreniyorduk. Renkleri gördükten sonra Lorine doğru dönüp onun da tepkisine bakmak istedim. Ama o birden yere yığıldı.

-"Abi abi çabuk arabayı hazırla hastaneye gitmeliyiz. Çok kanaması var"-dedim.

Hastaneye geldik. Onu sedyeye yatırdığımda yana düşen koluna baktım ve sadece onların iyi olması için dua etmeye başladım. O daha sevinemeden onları kaybedemezdi. Bu korkuyu ikinci defa yaşıyordum. Ama nedenini bilmiyordum. Birden bire ne olmuş ola bilirdi ki ona.

Koridorda beklemekten aklımı yitirecektim gerçekten artık. Odadan sadece hemşire çıkmıştı o da saatler önce tahlil için gitmişti. Şimdiyse elinde bir kaç kağıt parçasıyla içeriye girmişti. Biraz daha bekleseydim kafayı yiyeceğim kesindi. Orada karım ne halde ve ben sadece burada bekliyorum, elimden bir şey gelmiyor.

15 dakika geçmişti ve biz hâlâ bekliyorduk. Yengem ağrılarının olduğunu söylediğini ve geçici dediğini söylemişti bize. Sonunda odadan doktor çıktı.

-"Doktor hanım karım nasıl? Ona bir şey olmadı değil mi?"

-"Öncelikle sakin olun. Kanamanı durdurduk. Şu anda bebeklerin durumu kritik. Anne de ilaçları kaldıramadığından komaya girdi. Ne zaman çıkacağı belli değil".

-"Ne ne ilacı doktor? Ne koması? Biz doktorun verdiği vitaminleri alıyorduk. Nasıl komaya girmiş ola bilir?"

-"Beyefendi karınızın kanında yüksek dozda düşük hapları bulundu".

-"Hayır yani olamaz. Biz öyle bir ilaç almıyorduk ki. Yanlış anlaşılma olmalı".

-"Anlıyorum karışık bir durum. Ama sonuçlarda bir yanlışlık yok. Müsadenizle diğer hastalarla ilgilenmem gerek".

Bu ne demekti? Lorin böyle bir şeyi yapar mıydı? Hayır olamaz. Ben onun gözündeki sevgiyi, ışıltıyı, anne olacağının sevincini görmüştüm. Bu işte başka bir şey vardı.

-"Baran bu nasıl olur? Lorin böyle bir şey yapmaz ki. Hem zaten ona ilaçları Aslı veriyordu".

-"Ne dedin sen yenge? Aslı mı?"

-"Evet Aslı. Ne oldu ki?"

-"Birazdan anlayacağız ne olduğunu. Abi sen çabuk korumalara haber et konaktan hiç kimse çıkmasın. Çalışanlar bile. Başta Aslı olmakla".

Hemen arabaya geçip konağa sürdüm. Sinirden kaç dakikaya geldiğimi sayamamıştım.

-"Nerde o Aslı. Çabuk buraya gelsin".

-"Buyrun ağam. Bir yanlışım mı oldu size karşı?"

Önümde titriyordu. Sanki hiç bir suçu yokmuş gibi.

-"Hemen bana Lorine verdiğin ilaçları getir. Çabuk".

Mutfağa doğru koştu ve getirdi. İlaç kutuları aynıydı. İçindekiler farklıydı.

-"Bu ilaçları sen mi değiştirdin?"-diye yüzüne bağırdım.

-"Hâşâ ağam. Bana böyle verildi ilaçlar".

-"Bana yalan söyleme. Hemen bana gerçekleri söyle. Yoksa yapacaklarımdan ben sorumlu olmam. Aylardır sakin biri olduğumu görüp bunu kullanmak mı istediniz. Unutmayın ben Mardinin en zalim ağalarından biriydim".

-"Oğul ne oluyor? Lorin nerde? Neden bağırıyorsun?"

-"Ana bu Aslı bir daha bu konağa adımını atmayacak. Hatta bu daha iyi günleri. Benim karımın ilaçlarını değiştirip yerine düşük ilaçları koymuş ve şu anda Lorin komada. Şimdi hemen burda bana her şeyi açıklayacak yoksa yapacaklarımı görmek istemezsin".

-"Ağam valla bak ben yapmadım. Mecbur bırakıldım. Beni de annemle tehdit ettiler. Yoksa ben gelinağama bunu nasıl yaparım".

-"Hemen söyle kim tehdit etti!"

-"Ahsen hanım. Valla o geldi ve bunları Lorin hanıma vermem gerektiğini söyledi. Ne ilacı olduğunu ben de bilmiyordum. Vermezsem anneme zarar vereceğini söyledi. Ne olur affedin beni".

-"Azat ne yapılacağını biliyorsun. Hemen hallet"-dedim ve Ahsenin yanına sürdüm. Zaten onun Mardine gelmesinin ardında bir neden aramalıydım. Gözümün önünde benden onları çalıyordular ve benim bundan haberim bile olmadı. Nasıl ola bilir bu ya. Düşündükce daha çok gaza yükleniyordum. Otele giriş yaptıktan sonra hemen resepsiyona koştum.

-"Ahsen hanımın oda numarası kaç? Çok acil lazım".

-"No 401".

Kapıya kırarcasına vuruyordum. Kapıyı açtığında şaşırmış gibi bana bakıyordu.

-"Sen nasıl yaparsın bunu? Seninle zamanında evlenmedim diye mi bu hırs? Sen kimsin?"

-"Anlamıyorum ne diyorsun Baran. Ne yapmışım ki ben?"

-"Bana bilmemezlik yapma. Her şeyi de bal gibi biliyorsun. Ben senin yüzünden karımı ve çocuklarımı kaybede bilirim. Nasıl buna cüret edersin. Seni herkese rezil etmek andım olsun. Bir daha bu topraklara ayak basamayacaksın. Şimdiden defol git. Bir daha seni buralarda görmeyeceğim".

-"Hiç değişmemişsin. Ağalığınla herşeyi yapa bileceğini sanıyorsun. Evet ben yaptım. Mutluluğunuz bana batıyordu oldu mu? Neden ben değil de o diye düşündüm. Neyim eksikti benim ondan? Ha neyim eksikti de benimle değil de onunla evlendin? Neden onu benden daha çok sevdin? Sen hiç bir zaman bana ona baktığın gibi bakmadın. Belki çocuğunuzu kaybederseniz ben seni teselli ederdim diye planlar kurdum. Tamam işe yaramamış, yakalanmış ola bilirim ama sen de inşallah mutlu olamazsın. Benim gibi sevgiye muhtaç kalırsın. Karın seni suçlar".

-"Öncelikle onlar beni bırakmayacak ve ben her zaman karımla, çocuklarımla mutlu olacağım senin aksine. Ha bir de neden sevmedim diye sordun ya, şimdi anlıyorum sen hiç sevilmeye layık değilmişsin. Lorin ise başka. Senin aksine onun seve bilecek bir kalbi var. Senin için kötülük dolu ama onun içinde hep bir umut, bir şefkat var. Sen böyle olduğun için sevilmiyorsun ve bunda kendinden başka bir suçlu arama. Buna hakkın bile yok"-dedikten sonra çıktım.

4 gün sonra...

-"Baran, abim, hadi kalk. Konağa git de biraz dinlen. 4 gündür hastane koridorlarında helak oldun. Bak yengem de uyanınca seni böyle görmek istemez. Üzülür. Hadi git üstünü değiş hiç olmazsa. Sonra gel içeriye girmek için izin alırız".

Artık tâkâtim kalmamıştı. 4 gündür bir gelişme yoktu. Konağa gittim. Kısa bir duş alıp ağrı kesici içtikten sonra yeniden hastaneye geldim. Doktordan izin alıp her gün olduğu gibi yine gül kokulumu göre bilecektim. Üzerimi giydikten sonra içeriye girdim ve yanına sandalye çekip oturdum.

-"Gülüm, meleğim bak yine ben geldim. Ellerin neden bu kadar soğuk güzelim. Hadi uyan. Uyan da gidelim burdan. Seni böyle görmek hepimizi üzüyor. En çok ta beni. Seninle yaptığımız her şeyi özledim. Biliyorum suçlu benim. Seni ve onları koruyamadım. Özür dilerim. Belki de kötü bir baba ol..."

Cümlemi tamamlayamadım. Gözlerimden yaşlar gelmeye başlamıştı. Kim derdi ki koskoca Mardin ağası ağlayacak. Evet ağlıyordum. Onları koruyamadığım için ağlıyordum. Birden kulağıma bir fısıltı geldi. Lorin gözlerini açmıştı.

-"Lorinim uyandın. Rabbime şükürler olsun seni bana bağışladı".

Ama Lorin sadece elini kımıldatarak karnına baktı...


Biraz geciktim yine ben. Keyifli okumalar. Yıldızımızı parlatmayı unutmayalımmmm🌟

Berdel AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin