13

1.1K 68 17
                                    

"Bora, ben korkuyorum."

"Şşh!" Beni sertçe susturmasıyla  başımı yeniden falcıya çevirdim.

Kahvaltıdan sonra küçük çaplı, dükkanların kurulduğu bir ara sokakta geziniyorduk fakat sonra Bora'dan o fikir gelmişti, "Buralarda çok iyi bir falcı varmış diye duydum. Hadi oraya da gidelim!" Hepimiz ona bunu nasıl duyduğunu sorgularcasına tip tip baktığımızda ise omzunu silkip telefonunu sallamıştı.

Konuma baka baka önümüzden ilerlerken biz de ona ayak uydurmuştuk. Fala inanmayan insanlardan değildim. Aksine sonuna kadar inanırdım, ama fala değil manifeste. Söyleyeceği herhangi bir şey beni istemeden de olsa onu hayatıma çekmeme neden olabilirdi bu yüzden fallar beni korkutuyordu.

Bora sağolsun geldiğimiz yerden de girdiğim gibi ürpermiştim fakat o oldukça büyülenmiş bir şekilde etrafı inceleyerek garip kılıklı, bir sürü takı takmış kadınla tanışmak üzere içeriye ilerledi.

Bora'dan sonra Asena da heyecanla falına baktırdığında kadın yavaşça bana dönüp elini uzatmıştı. Başımı tereddütle iki yana salladığımda ise Bora omzumdan tutup beni kadının önüne ilerletmişti.

Şimdi ise bu korkunç görünüşlü kadınla karşı karşıya bağdaş kurmuş otururken Bora'ya korktuğumu söylemiştim fakat beni susturmuştu.

Kadın önüme gizemli bir şekilde tarot kartlarını  açarken gözüme en son açtığı kart takıldı. Oluşan sessizlik kaybolmuşum gibi hissettirmeye başladığında tek anlamını bildiğim karta baktım, kılıç üçlüsü.

Kalp kırıklığı, yalnızlık ve ihanet.

Kalp kırıklığı, gerçek keder, sonsuz üzüntü.

Aklıma gelen, bildiğim veya bildiğimi sandığım anlamlar bunlardı. Bir yerde okuduğumu hatırlıyordum fakat yanlış okumuş da olabilirdim.

Düz duruyordu. "Bu görünüm sana dikkatli olmanı söylüyor, dünyan baş aşağı olmak üzere." Başımı iki yana salladım. Nefret ettiğim şey buydu işte. Durduk yere paranoya yapmak, bu saçmalığa inanmak istemiyordum.

Sinirle, karşımda kaşlarını kaldırmış kartlara bakan kadına döndüm. Ve döndüğüm gibi başımı çevirip yerden kalkmak üzere hareketlendim.

"Devamını bilmek istemiyor musun?" Bana diğerlerine göre oldukça sakin kurduğu bu cümle ile arkam ona dönükken durdum. Sadece başımı iki yana sallayıp dışarıya yöneldiğimde arkadaşlarımın da yerinden kalktığını bana haber veren sesler gelmeye başladı.

"Orada ne oldu bilmiyorum ama takma kafana güzelim, fallar saçmalıktan ibaret zaten." Arkamdan gelip kolunu omzuma attığında beni kendine çeken sevgilimin sözleriydi bunlar. Onun bana ulaşan kokusu ile sakinleştiğimde içeride olan şeyler tamamen anlamsızlaştı. Korkular uçup gitmişti. Üzerimdeki etkisi inanılmazdı.

Bakışlarım dışarıya çevirildiğinde kararan havaya kaşlarımı kaldırdım. İçeride bu kadar vakit geçirmiş miydik gerçekten? Halbuki sadece bir, iki saat vakit geçirmişiz gibi hissettirmişti.

"Gitme vakti geldi o zaman gençler!" Elif'in enerjik gelen sesi ile ona döndüğümüzde güldüm. İçerideki kadının, Asena'nın yakın zamanda kusursuz bir aşk yaşayacağı konusunda tarif ettiği kişi, Elif'e tıpatıp uyuyordu.

O kadın aklıma geldiğinde yeniden tüylerim ürperdi ve Aslı'ya iyice yanaşıp onun kolu hâlâ omzumdayken kollarımı yandan beline sarıp başımı göğsüne yasladım.

"Eşyalarımızı toplayıp gidelim mi artık?" Herkes başını beni onaylarcasına salladığında Bora'nın başka bir zamanda olsak bir şeyler daha yapmayı teklif edeceğini biliyordum. Fakat içeride olanlar ve benim durgunluğum yüzünden tek kelime etmediğine emindim.

Sen Misin O? (gxg)Where stories live. Discover now