41 - "Dumbledore, ofisinde bekliyor!"

141 8 113
                                    

41

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

41. Bölüm - 'Dumbledore, ofisinde bekliyor!'

1976, Ekim...

Ekim ayının ilk günüydü.

"Cidden dün ne olduğunu demeyecek misin?!" diye sordu Peter, Sirius'un yatağında oturmuş onu uyandırmaya çalışıyordu.

"Git başımdan, Kıl! Çok yorgunum, uyumak istiyorum!" dedi pek uykulu bir sesle Sirius, gömmüştü başını yastığa ve uyanmayı reddediyordu.

Oysaki saat öğleden sonra 2 olmuştu - gecenin yorgunluğu sağ olsun oğlanlar uyuyakalmış, bir türlü güne başlayamamışlardı.

"Boş ver Pete, Paticik son huzurlu saatlerini yaşasın," dedi Remus, çalışma masasında oturmuş McGonagall'ın aşırı abartılı ödevini yaparken bir yandan da çok sevdiği gofretinin 3. paketini götürüyordu. "Şayet uyanırsa, ona dün gece yaşattığı endişe dolayısıyla hayatı cehenneme çevirmeye niyetli çok sağlam bir boynuzlu tanıdığım var da..."

Peter kıkırdarken James, pencere pervazında kollarını göğsünde bağdaştırmış oturuyor, dışarıyı pek ciddi seyrediyordu. "Mary'nin malum sorusuna verdiği cevap da bir intikam sebebi aslında," diye mırıldandı James, gözlerini gökyüzüne çevirdi - uzaklarda uçan bir hipogrifi fark etmişti.

"Doğru, o mevzu da var," dedi Remus ve James'i biraz da kışkırtmak amacıyla başını ödevden kaldırıp ona doğru çevirdi:
"Ama bence o mevzuda Sirius'tan evvel icabına bakılacak Sümsükus var abicim..."

'Sümsükus' ismi ve 'icabına bakmak' fiili, yarı uyku hâlindeki Sirius'un kulaklarında yankılandı, yankılandı ve yankılandı. Tatlı bir rüya gibiydi ancak bir anda jeton, biraz köşeli düştü sanki oğlanın kafasına.

"Sümsükus'un icabına bakıyor muyuz artık nihayet?!" diye yerinden zımba gibi kalktı Sirius; tüm uykusu kaçmıştı besbelli ve de oldukça heyecanlanmış görünüyordu.

"Baksana," dedi Remus James'e kaş göz işareti ile Sirius'u ima ederek. "Hemen nasıl da moda girdi!"

James'in sırıtmaya mecali yoktu - zira şu anda Sümsükus'u boğmak istiyordu. O sinsi şeytan, ne hakla kendisini ve Kızıl'ı şampiyonluk kutlamasında izlerdi? Kavga anları gibi özel bir ana - James için Lily ile her anının ne denli özel olduğunu düşününce - ne cüretle tanıklık ederdi? Ve kavganın sonrasında dahi, hangi ruh hastası düşünceyle James'i takip etmişti?

Tamam, James o geceki eyleminden onur duymuyordu - ve de pişmandı oldukça. Hep kınadığı, Sirius'u eleştirdiği şeyi yapmıştı - sevdiği kızın haksız hakaretlerine karşın hıncını hiç yapmaması gereken bir şekilde atmıştı.

Şimdiyse sonuçlarına katlanmak zorundaydı - ama bu, bu şekilde olmamalıydı.

Öncelikle, kendisini Lily'e karşı suçlu hissediyordu - ancak Lily'nin o dönem oğlanın duygularını aşağılaması ve hor görmesi, ayrıca da aralarında hiçbir şekilde bir durumun olamayacağını ısrarla vurgulaması düşünülünce, Lily'nin kendisine şu anda olası bir tepki göstermeye hakkı yoktu.

The Marauders In The Pensieve (Çapulcular Düşünselinde) |Harry Potter Fanfic|Where stories live. Discover now