25-

5.8K 331 99
                                    

Merhaba,
vize haftam geliyor. İşte ders çalış, evde ders çalış... Vakit buldukça buraya uğrayıp yazmaya çalışıyorum. Dün bir önce ki bölümü yayınladım.
Bölüm bölüm konular belli,
içeriği oturtmak yinede bazen zorluyor.
Çocuklarımı yazarken, hayallerim daha farklıydı.
Kitap bitsede, tüm karakter hep bi kalbimde bir yerlerde. 🤍

İki gün hızlıca geçmiş ve Ali'nin geleceği güne gelmiştik sonunda. Ve biz bir süredir operasyona katılmıyorduk. Her ne kadar eğitimler olsada herkes biraz boşlamıştı. Karşımızda dikilen tim'e baktım. Gözlerimi üzerlerinde gezdiriyordum. Bugün diğer eğitimlerden daha ağır geçecekti.

"Son günlerde biraz hamladınız siz" İlk cümle Barışın dilinden dökülmüştü. "Çok saldınız. Balkon çıkmış hepinizde oturmaktan."

Cümlesi karşısında hepsi eğilip tişörtün sardığı vücutlarına bakarken hayretle tekrar başlarını kaldırdılar. Sanki küfür etse daha iyi olurdu, onlar için. Bakışlarından geçen ifadeler o kadar komikti ki...

"Komutanım nasıl hamladık?" Arif.

"Estağfurullah tövbe haşa komutanım ama sanki yanılıyor olabilir misiniz?" Telli yine kendini belli ederken yanaklarımı ısırmış, güldüğümü belli etmemek için kaşlarımı kaldırmıştım.

"Uykunuzu alamadınız mı Faruk Üsteğmenim?" Bayık gözleri anında açıldığında yerinde iyice dikleşti.

"Askerin uykusu mu olur Komutanım? Düşkünlüğüm bir tek Vatanıma." dediğinde gözlerimi yalandan bir devirdim.

"Laubalileştiniz iyice. Yok biz sizi çok rahat bıraktık!" Barış resmen kükrediğinde hepsi duruşunu iyice dikleştirip ciddi hallerine döndüler. "Şınav pozisyonu al!"

Hepsi anında yere eğilip pozisyonu aldıklarında komut bekliyorlardı. "Başla! Bir! İki! Üç!"

"Kaç oldu asker?" bana bakıp göz kırptığında bu hareketi beni fazlasıyla heyecanlandırmıştı.

"Altı komutanım!"

"Hatan var koçum. Bir!" dediğinde bugün cidden zorlayacağını anlamıştım. Bu davranışı bize karşıda yapmışlardı. 100 olmasına rağmen 'Hayır bir!' diyende olmuştu. Daha fazlasını yapmamıza rağmen sanki hiç çekmemişiz gibi azarlayanda. Askeriyedeyseniz sorgulayamayacağınız çok şey oluyordu.

"Üç!" dediğinde aslında belki 30'u geçmişlerdi bile.

"Komutanım." Fatih.

"Söyle Teğmenim!" dediğinde ellerini arkasından bağlamış tepesine dikilmişti adamın.

"Bir yanlışımız mı oldu komutanım?" derken zorlanmadan şınav çekmeye devam ediyordu.

"Ceza olarak mı görüyorsunuz bunu?" diye sorduğunda aslında herkese yönelikti sorusu. "Kaç gündür olan tembelliğinizi,yan gelip yatmanızı bozduk kusura bakmayın!"

"Estağfurullah komutanım!" hepsi bir ağızdan konuştu.

"Say Arif!" başa sarmaktan sıkılmış olmalı ki bu işi başkasına yıkmıştı. Yanıma geçtiğinde kollarımız birbirine değerken sadece şınav çekenlere bakıyordum.

"6!" Arif her seferinde bağırıyordu. "7!8!9!10!"

"Ali çıkmış mı yola?" dediğinde başımı salladım hafifçe.

"Çıkmış. Dört saat sonra oradayım dedi. İki buçuk saat falan kaldı gelmesine." dedim.

"Saat sayıyorsun. Sen yokkende o böyleydi."

Dağların AsenasıWhere stories live. Discover now