30

1.7K 167 13
                                    

Selamlar,
bu bölümü geçen hafta yayınlayacaktım ama vizelerimden vakit bulamadım. Ardından da implant yaptırdığım için biraz sancılı bir süreç geçiriyorum.

Anca vakit bulup tamamlayacağım.

İyi okumalar 🌿


Sabahın erken saatinde ki gece sayılırdı bir telefonla yine ayağa dikilmiştik. Bu sefer yataktan çıkmak zor gelmişti. Barış'ın kollarının arasından çıkmamak için direnmek ve nazlanmak istemiştim aslında ama bu pek mümkün olmamıştı.

Hatta, nazlanmıştım ama bu nazlanış 'biraz daha birlikte uyuyalım' şeklinde yatakta olmamıştı. Hazırlanırken, yürürken hatta koşarken olmuştu. Bizim hayatımızda da bu aşk meşk böyleydi işte.

Ki bunuda uzatamamıştım. Çünkü durum vahimdi , fazlasıyla. Sınıra yakın bir kaç köyde patlama olmuştu. Fazlasıyla can kaybı ve yaralılar vardı. Ortalık mahşer alanına dönmüştü.

En yakın karakoldan olay yerine hızlı bir şekilde geçiş yapılsada bizimde sahada olmamız istenmişti. Ve buradaydık.

Bizden önce gelenler köyün dışında çatışma halinde olduklarını bildirdikleri için direkt oraya geçmiştik. Sesleri en yüksek şekliyle duyabileceğimiz noktadaydık.

"Asena her yere atlama." Barış'ın beni duvarın arkasına çekmesiyle sert bakışlarıyla karşılaştım.

"Yerimde dikileyim mi Barış?" Diklenmenin sırası değildi aslında ama sahaya her çıkışımızda beni koruma işini abartmasıda ayrı bir durumdu.

"Dikkatli ol diyorum. Beni takip edeceksen gel dedim önden önden gidiyorsun. Dışarıda önden hanımlar kafasında olabilirim ama operasyonda arkamda olacaksın." dediğinde ağzıma gelen lafları yutmuştum. Bir çok nedenden dolayı. "Karşı bina açık hedef. Bu binanın hizasından ilerleyeceğiz."

"Önden buyur." dediğimde son bir kez yüzüme ters ters bakıp geçtiğinde -ki ters ters baksada bakışları yumuşamıştı- arkasından ilerledim.

"Komutanım saat beş yönündeler. Arkadan dolanıp çevrelerini sarabiliriz." Faruk'un söylediği fikrin olurunu hesaplarken bir yandan da ilerlemeye çalışıyorduk.

"Dikkatli olun. Geliyoruz bizde." Eliyle bana işaret verdiğinde Faruk'un dediği konuma ulaşmak için yönümüzü değiştirdik. Buradan ilerlersek arkaya dolanmak gibi bir fırsatımız olmazdı.

Adımlarımız uyumluydu.

Evler köy dışında oldukları için burada yaşayan yoktu ki zaten bir kaç tane kalmıştı. Ve şu an evlerin korumasından çıkıyorduk. Bizi görme ihtimalleri düşüktü ama yinede o minik ihtimal vardı.

"Asena ben sana güveniyorum her konuda biliyorsun değil mi?" Barış hızlı adımlarla ilerlerken bir yandan da konuştuğunda onun gibi gözümü etraftan ayırmadım.

"Biliyorum." dediğimde bizimkileri görmüştük. Çatışma yerinide çok net görüyorduk. Çevrelemek için biraz daha ilerlememiz gerekiyordu.

"Az önce,"

"Barış yüzbaşım bence bu konuyu konuşmak için doğru alanda değiliz." Kırılmamış ya da gücenmemiştim. Ama bu konuyu şimdi açıp dikkatimizi dağıtmaya gerek yoktu. Hemde hiç yoktu. Barışın içinin rahat ettiğimde derin bir nefes aldım. Dikkatimi kaybetmemeye çalışıyordum. "Sıkıntı yok kafanı bununla meşgul etme şu an, tamam mı?"

"Tamam." dediğinde çokta isteyerek onaylamamıştı.

Gözüm bizimkilerin ilerleyişine takıldığında dudaklarım kıvrılmıştı. Hepsini ayrı ayrı seviyordum. Operasyon sırasında en ufak bir şey olsun -mesela şu an ki yürüyüşleri gibi- gururlanıyordum. Kendimi bazen cidden anneleri gibi hissediyordum. Aralarında ki tek kadın olduğum içinde olabilir tabii.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 07 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Dağların AsenasıWhere stories live. Discover now