Beni Öptü...

311 27 3
                                    

Minho'dan

Etkinlikte bacağımı okşamasından sonra yurda gelmiştik ve ben hala kendime gelememiştim.

Dokunduğu yer biraz garip bir yerdi ve etkinlik esnasında oraya pek de masumane olmayan bir şekilde dokunursa sakin kalmamı bekleyemezdi.

Ne yapmak istiyordu? Önce rahatsız ettiğimi söyleyip şimdi beni okşaması kesinlikle normal değil.

Kısa bir kahve faslından sonra odaya gittim. Zaten onunla yüz yüze gelmek için çıldırıyordum adeta. Odaya girer girmez halihazırda birikmiş olan tüm duygularım günyüzüne çıktı sanki. Onu duvara bastırdım ve ne yapmaya çalıştığını, neden bacağımı okşadığını sordum.

Sanki vücudum benden bağımsız hareket ediyordu. Sanki tüm bedenim alev alev yanıyordu. Hala aklımda dokunuşları vardı...

Ben ona bunu sorduğumda bana hiçbir şey yapmadığını ve beni motive etmeye çalıştığını söyledi. Amınakoyim kim okşayarak motive edilmiş şimdiye kadar?

O konuştukça sinirlerim bozulmaya devam ediyordu. Alaycı bir gülümseme ile hepsi bu yani dedim. Bir anda gözlerinden ateş püskürdü sanki.

İtti beni var gücüyle. Ne olsun istiyorsun, kendimden ve senden kaçmaktan yoruldum dedi

Anlamıyordum, hiçbir şey anlamıyordum. Birkaç bir şey geveledim. Anlamadığımı söylemiş olmalıyım. Anlamana yardım edeyim dediğini hatırlıyorum ve bana doğru bir adım geldiğini... Gerisi yok... Koca bir boşluk...

Dudaklarımın üzerine kapanan dünyadaki en güzel dudaklar. Ne kadar bir süre öyle kaldık hiçbir fikrim yok.

Ama hatırladığım tek şey artık dizlerimin beni taşımakta zorlanması. Kendini çekmeden, başını yana düşürerek, alnını omzuma yasladı. Yüzünü göremiyordum. Gerçi şuan o da benim yüzümü görsün istemiyordum.

Çünkü ağlıyordum. Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Neydi bu his? Aşk mı? Bilmiyordum, hiçbir şey bilmiyordum. Ama dünyadaki en mutlu insan bendim şuan, bunu çok iyi biliyordum.

Bir asır gibi gelen bir süreden sonra Hyunjin yavaşça başını kaldırdı ve bana baktı. Yüzü kıpkırmızıydı. Beni o halde görünce endişelendi.

- Hyung neden ağlıyorsun bu kadar mı sevmedin? Bir daha öpmem söz veriyorum. Kendimi tutamadım. Bir daha olmayacak.

Aptal! Gerçekten çok aptaldı. O endişe ile bunları söylerken yüzünü ellerimin arasına aldım ve:

- Sen neden bahsediyorsun? Bu an 26 yıllık ömrümün taçlandırılmasıdır...

Bu kez de ben bir öpücük kondurdum dudaklarına. Ama benimki onunki kadar nahif ve zarif değildi. Daha çok büyük bir açlıkla öpüyor gibiydim. Açtım da açıkçası. Hyunjinin dudaklarına çok uzun bir süredir açtım.

Öpüşüme o da tüm açlığı ile karşılık verdi. Elleri belimi sarıyordu, daha sonra yükselerek saçlarımda dolaşıyor ve tekrar aşağıya iniyordu, kalçamda geziniyor ve tekrar boynumdan çekerek dudaklarına bastırıyordu.

Uzun denilebilecek bir süre öpüştükten sonra ayrılarak alınlarımızı birbirine yasladık. Nefes alışverişlerimiz birbirine karışıyordu.

İlk doğrulan Hyunjin oldu. Tüm sevecenliği ve utangaçlığı ile dudaklarını birbirine bastırmış, gülümsememeye çalışarak ama mutlu olduğu metrelerce öteden anlaşılacak şekilde bana bakıyordu. Allahım öleceğim tatlılığından!

Hızla kendime çektim ve sarıldım. O da sarıldı. Bu anı nasıl bitirmeliydik? Ne yapmalıydık? Hiçbir şey bilmiyordum. Zaten o da benim kadar savunmasızdı.

- Hyung,
Diyerek sessizliği bozdu.
- Hm

- Bizzz... Ne yapıyoruz?

- Birbirimizi seviyor gibiyiz bence. Senin başka bir fikrin varsa alayım.

Kafasını sağa sola hızlıca salladı.

Artık aramızda bir şeyler oluşmaya başlamıştı.

Gözümden uyku akıyor mu ama yine de yazdım umarım beğenirsiniz...

Sen Başkasın /Hyunho✨Where stories live. Discover now