19

48.5K 2K 97
                                    

İyi okumalar.💗

Pusat'tan..

Arabayı süren askere baktım, 3 gündür görevdeydik. Ne Beren'e yazabilmiştim ne de abisine ceza verebilmiştim.

Abisi işin komiklik kısmındaydı, ama Beren'in en son bana dedikleri günlerdir aklımdan çıkmıyordu. Şimdi mesajlarına bakmadığım için aklında hangi düşünceleri kurduğunu da düşünüp kendi kendime sıkılıyordum.

Büyük büyük taşlı yollardan geçtik, iki yanımız ormandı. Yemyeşil ağaçlar, arada camımıza çarpan arılar, bir sürü de yılan vardı.

Askerlikten önce yılanlar en büyük tiksinti kaynağımdı, hala yakın baktığım söylenemezdi ama eskisi kadar tiksinmiyordum. O kadar çok göreve gidip gelmiştim ki yanımdan yılanlar geçerken adam öldürmüş, yılanı bile umursamamıştım.

"Komutanım, şimdi sen diyorsun ki bu kıza aşığım. E siz sevgili bile değilmişsiniz, nasıl olacak o?" Direksiyondaki hakimiyetini kurmaya devam ederken bana sorusunu soran adama baktım.

23 yaşlarındaydı, göz altları morarmış, elleri nasırlaşmıştı. "Bilmiyorum, bakacağız duruma göre. Sonuçta, sanırım beni seviyor."

Ufakça gülüp kafasını salladı. "Ne gülüyorsun lan?"

"Komutanım kusura bakmayın ama, sanırım diyorsunuz. Kız sizin için mektup yazmış." Aklıma mektubu geldiğinde gülümsedim. Mektubu yastığımın altındaydı.

"Yazdı valla, kurban olduğum."

"Valla iyisiniz komutanım, benim kız beni askere gitmeden terk etti." Kaşlarımı çatarak ona baktım, kim bilir nasıl üzülmüştü.

Diyecek bir şey bulamayıp önüme baktım. Biraz uzaklardan bir duman çıkıyordu, simsiyah, yeni yeni büyümeye başlayan bir duman vardı.

"O ne lan?" Şaşkınlıktan saçma sapan bir soru sorup yerimde kıpırdadım. Mert'in de bakışları dumana kaydığında kaşları şaşkınlıkla kalktı. Ne olduğunu o da anlamıştı ve biz dumana git gide yaklaşıyorduk.

"Komutanım, yangın var, bizim dönmemiz gerekiyor." Dönemezdik.

"Dönmeyeceğiz Mert, sür." Hırsla konuştuğumda Mert arabayı yavaşlattı. "Sür dedim sana!" Bağırarak ona doğru konuştuğumda irkilip vitesi 4'e taktı ve sürmeye başladı.

Çok az bir mesafede askerler vardı, onları almaya gidiyorduk, onları o yangının yakınında bırakıp geri dönemezdim. Ya ölecektim ya kurtaracaktım. Askerlerimi bırakıp geri dönmek benim için yanmaktan beter olurdu.

Yoldaki taşlar büyüdüğünde Mert arabayı daha da hızlandırdı. Yangın yerine yaklaşıyorduk, camları kapatıp hızlanmaya devam ettik.

Biraz daha gittikten sonra yolun her iki yanında yangın çıktığını gördük. Kaşlarım çatıldığında ateşle beraber arabaya sıçrayan büyük taşlar görüş açımızı biraz kapatıyordu.

"Komutanım, dönmemiz lazım!" Yolları zar zor geçerek direksiyondaki hakimiyetini kaybetmemek için uğraşıyordu. "Dönemeyiz Mert! Dönemeyiz!"

"Komutanım! Öleceğiz!" Başımı iki yana hırsla sallayıp etrafa bakmaya devam ettim. "Komutanım lastik patladı!"

"Sikeceğim lastiğini taşını Mert! Sür şu siktiğimin arabasını!" Mert öksürerek yolda devam etti, yangın bölgesini atlatmak üzereydik ama araba öyle kötü bir haldeydi ki hem üzerinden geçtiğimiz taşlar hem de yangından dolayı ön sol ve arka sağ lastik patlamıştı.

Mert gaza yüklenip iyice sürmeye devam ettiğinde askerlerin olduğu yere yaklaştık. Telsizimi alıp geldiğimizi söylediğimde hiçbirinden ses çıkmadı.

Tekrar telsizden geldiğimizi söylediğimde cevap vermelerini umdum ama hiçbirinden cevap gelmemişti. "Sikeyim ses yok!"

"Komutanım eğilin!" Mert'i duyup eğildiğim an arabaya gelen kurşun seslerini duymamla kalp atışlarım hızlandı. "Mert ileride duracaksın, öldüreceğim bunları. Duydun mu beni!"

"Komutanım olmaz!"

"Olacak! Olacak duydun mu beni?" Kurşun sesleri sustuğunda atladığımızı anlayıp dikeldim. Arka aynaya baktığımda lastiklerden siyah bir dumanın çıktığını gördüm. Yandığı için yangın dumanına bir de bizim lastiğimizin dumanı eklenmişti.

Yangını çıkaranın da bu orospu çocuklarının olduğunu anladım. "Dur burada."

"Komutanım-"

"Dur dedim! Beni burada bırakıp askerleri alıp geleceksin, onlarda araba olmalı." Mert çaresizce başını salladığında arabayı durdurdu.

Arabadan inip hemen üniformamla burnumu kapatıp eğilerek bir ağacın arkasına geçtim. Sırtımdan silahımı alıp dağın yükseğindeki pezevenklere nişan aldım. Üniformamı burnumdan çekip nefesimi tuttum.

Bir tanesini etrafa baktığı an vurduğumda karnından vurulup yere düştü. Arkasındaki maskeli adam ona doğru koştuğunda gülümseyip tam eğildiği sırada başından vurdum.

Tuttuğum nefesi tekrar bırakıp yeni bir nefes aldım. Ne kadar duman solumasam da daha az kirli havayı içime çekmem iyi olurdu.

Bir tanesi daha etrafına telaşla baktığında nişan alıp nefesimi verdim. "Bu, benim vatanımın ağacını yaktığınız için." Alnından vurdum.

Bir tanesi tam beni fark ettiği anda silahına sarıldı. "Bu, aldığınız her oksijeni israf ettiğiniz için." Kalbinden vurdum.

2 tane kalmıştı. Birisi bir ağacın arkasında olmalıydı, diğerinin omzunu gördüğüm an vurdum, vurduğum an sağ kolumdan bir kurşun sıyrıldı. Acıyla dişlerimi sıktığımda iyice odaklanıp ağacın arkasından çıkan bacağını da vurdum.

Birkaç saniye sonra yere düştüğünü gördüğümde acıyla kendimi yere bıraktım. Canım çok acımıyordu ama biraz derinden sıyırdığı için hareket edince acımıştı.

Elimle yaranın üstünü kapatıp boş yola baktım, kimse yoktu.

Silahı kucağıma koyup elimi kolumdan çektim. Nefeslerimi artık tutmuyordum. "Of! Beren'i özledim!" Sinirle bağırıp yaralı kolumdaki elimle yere vurduğumda salaklığıma daha da sinirlendim. Sikecektim artık!

Biraz daha geçtikten sonra araba sesini duyduğumda ayağa kalktım. Bizimkilerdi. Yavaşça yerden kalkıp yolun kenarına doğru yürüdüm. Direksiyonun
başında Mert'i görmemle gülümsedim.

Önümde durup bana baktığında yürüyüp yolcu koltuğuna oturdum. "Komutanım ne yaptınız? Kolunuz kanıyor!"

"Yolda anlatırım Mert, biraz it öldürdüm."



Beni de öldürdün yaktın erittin pusatım

Kontrol etmeden atıyorum, yanlışım olursa affedin🤭

Oy ve yorum atmayı unutmayın, sizi çok seviyorum. Öptüm bol bol!💗

KATONA | YARI TEXTINGWhere stories live. Discover now