-6-

676 80 119
                                    

Arkadaslar lutfen oy verin. LUTFEN.

Jisungdan

Bu gün okula gidecektim. Zaten bir gün devamsızlık lisede çok şey farkettirirken ikinci bir devamsızlığı göze alamazdım.

Son kez okul formamı çekiştirip düzelttim. Ayakkabılarımı giyip belli olan rotamdan okula yürümeye başladım. İlk iki ders matematik sonra ise bir ders geometri vardı. Yani bu gün üç ders üst üste Minho hocaylaydım.

Adımlarım ezberlediğim yolları kolayca katetmişti. Okulun binası karşımda duruyordu. Karşıdan karşıya geçtim ve okulun bahçesine girdim. Etrafıma bakındığımda bizimkileri ve Changbin hocayı gördüm.

Changbin hoca hevesle bir şeyler anlatıyordu. Yanlarına gidip bende dinlemeye başladım.
"Ya işte edebiyat falan basit arkadaşlar." Ellerini beline koydu. "Benim gibi zeki olmanız gerek sadece." Şaka yapıyor mu diye gözlerine baktım ama gayet ciddi duruyordu. Bende gülmemi tutamadım. Ben gülerken Felix utancından -yani sanırım- kızarmış, Seungmin ise durumu kurtarmaya çalışıyordu. "Ahahah ilahı Jisung." Elini sırtıma geçirince inledim. "Ah. Acıdı lan köpek!" Elini Seungmin'in ensesine geçirdim. O da inleyip bana kötü bakışlarından gönderdi.

Changbin hoca hâlâ olayı çözmeye çalışıyordu. Arkadan yaklaşan Chan hocayı görünce kendimi düzelttim. Chan hoca geldi ve elini Changbin hocanın beline sarıp yanına geçti. Changbin hoca kızarmaya başlamıştı. Olanlara anlam verememiştik. Bir süre daha sohbetimiz devam etti. Ardından Chan ve Changbin hoca yanımızdan ayrıldı.

Biz sınıfa geçerken bir anda birisi koluma girdi. Şokla soluma bakarken Jeongin'i görünce gülümsedim. "Sen miydin, ödümü koparttın." Hafifçe eğilip saçlarından öptüm. O da bana parlak bir gülümseme sundu. Ben ve Felix aynı sınıftaydık. Sınıfımıza geçip Minho hocayı beklemeye başladık.

Bacaklarım korkudan titriyordu. Kapının açıldığını görünce nefesimi tuttum. Kapıdan giren Minho hocanın silüetini görünce ağzım açık kaldı. Sınıfa girdiğinde gözlerimiz buluştu. Yer yarılsada girsen dediğim bir ruh halindeydim.

Bir süre bakıştık daha sonra gözlerini benden çekti ve sınıfa baktı. Ayakta olan insan topluluğu yorulmuş görünüyordu. "Günaydın." dedi. "SAĞOL!" diye bağırdı bütün sınıf. Elini aşağıya indirdi ve "Oturun." dedi.

"Evet yoklama alıyorum." Gözleri tekrar sınıfta dolaşmaya başladı. "Lee Felix?" "Burda." Bir kaç kişinin adını daha saydı ve yoklama listesinden ilk defa kafasını kaldırdı. "Han Jisung?" Ses tonu sertleşmişti.

Kekeleyerek zar zor da olsa "B-burdayım." Diyebildim. Bana baktı ve gülümsedi. "Başka gelmeyen var mı?" Dedi. Sınıftan "Hayır," cevabı gelince öğretmenler masasına yerleşti.

"Bu ders serbestsiniz." Gözleri bana döndü. "Jisung benimle gel." Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Felix yandan beni dürtüyordu. Çaresizce Minho'nun gözlerine baktım ve başımı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım. Salak kızlar kendi aralarında konuşmaya başlamışlardı bile.

Sıramdan kalktım ve öğretmenler masasına gittim. Minho kalktı, kolumu tuttu ve bizi sınıftan çıkarttı. Sınıfımızın ileri çaprazındaki boş sınıfa girdik. Perdeleri kapalı, kilidi olan bir sınıftı. Beni içeriye soktu ve arkamızdan kapıyı kilitledi. Gözlerini bana çevirdi. Meraklı ve sinirliydi bakışları.

"Anlat." Dedi dominant bir ses tonuyla, itiraz kabul etmez bir ses tonuydu. Önümde iki seçenek vardı. Ya aptala yatacaktım ya da direkt dökülecektim. Meraklı bakışları üstümdeyken garip hissediyordum. Aptala yatsam anlayacağı için dürüst olmaya karar verdim.

Fave|MinsungWhere stories live. Discover now