-25-

177 29 13
                                    

Gruptan ayrıldıktan sonra telefonumu kapattım ve dolu gözlerimi sildim. Burnumu çekip banyoya doğru ilerledim. Lambayı yaktım, musluğu açıp suyu yüzüme çarptım. Belki çok abartmış olabilirdim ama yine de bu tarz bir konuda iddiaya girmesi doğru değildi. Zamanında bu tepkiyi göstermesem bu tekrarlanabilirdi çünkü.

Düşüncelerime ara verip musluğu kapattım ve yüzümü havluya sildim. Banyodan çıktım ve ışığı söndürdüm. Odama doğru ilerledim. Arkamdan kapıyı kilitledim. Yatağıma girip gözlerimi kapattım. Dış kapıdan sesler geliyordu. Biliyordum gelmişti işte.

Kapının açıldığını duydum. Adım sesleri evde bir süre dolaştı. Sonra odama geldi ve kulbu indirdi. Kapı kilitli olduğu için açılmamıştı. Kapıdan seslendi bana. "Jisung, bebeğim." Sesi çok güçsüzdü ve çatlamıştı. Bana bu kadar bağlanması doğru değildi.

"Git." Dedim soğuk bir sesle. Kapıdan bir hıçkırık geldi. "Jisung, yapma lütfen." Dedi. Sesi titrekti ve her an ağlayacak bir tondaydı. Eğer kapıyı açarsam onu çabucak affedeceğime emindim ve ben bunu istemiyordum. "Minho git diyorum neden anlamıyorsun." Dedim. Bu sefer benim sesim de çatlamıştı. Bun karşılık içimden bir kaç küfür savurdum.

"Jisung lütfen aç şunu konuşalım. Telefonunu kapatmışsın zaten." Dedi. Sesindeki çaresizliğe dayanamıyordum. Bir yanım kapıyı açıp dudağına yapışmamı diğer tarafımsa biraz dişimi sıkıp düzgünce bir özür almamı söylüyordu. İşte ben o an ilk defa Minho hakkında kalbimi dinlemeden karar verdim ve ağzımdan çıkmaması gereken bazı kelimeler çıkarttım.

"Ayrılalım. Artık seni istemiyorum." Dedim. Kapıdan bir süre ses gelmedi. Ardından bir hıçkırık sesi geldi. Adım sesleri duydum ve adım sesleri uzaklaştı. En son duyduğum şey dış kapının kapanma sesiydi ve bu sesi duyar duymaz ağlamaya başladım. Deliler gibi ağladım. Salyam ve sümüğüm birbirine karışmıştı. Yatağımda dikleştim ve yastığımı oraya buraya vurmaya başladım.

Yatağımdan kalktım ve odamda ne var ne yok devirdim. En son yorgunlukla yere çöktüm ve dolabıma yaslanıp ağladım bu seferde. Artık gözlerim yanmaya başlamışken yerimden kalktım ve kapımı açtım. Savsak adımlarla evin içinde yürürken telefonuma ulaşmaya çalıştım.

Koltuğun üstündeki telefonu aldım ve açtım. Artık göz kapaklarım kapanıyordu. Galerime girip Minho'nun bir fotoğrafına baktım ve o fotoğrafa baka baka ağlamaya devam ettim. En son halının üstünde yatıyordum. Göz kapaklarımı serbest bırakmış ve kapanmasına izin vermiştim.

Telefonumun titreşmesiyle gözlerimi açtım. Etrafıma bakmak için boynumu kaldırdığımda acıyla inledim. Boynum tutulmuştu. Vücudumda aynı haldeydi ve kılımı kıpırdatamıyordum. Telefonumdan saate baktığımda 6'ya geldiğini gördüm. Okulumun başlamasına 2 saat vardı.

Aşama aşama kalkmayı başardım. Telefonumu şarja takıp banyodaki işlerimi hallettim. Hızlıca bir duş alıp saçlarımı kuruttum. Odama tekrar gidip formamı aramaya başladım. Bir süre sonra formamın kirlendiği ve onu yıkamam gerektiği aklıma geldi.

Bugün serbest giyinecektim anlaşılan. Çok göze batmamak için gri bir eşofman ve üstüne beyaz bir tişört giydim. Tişört biraz crop tarzıydı. O yüzden üstüne siyah bir sweat geçirdim. Aynadan kendime bakıp şişmiş gözlerimi ovdum. Kapatıcı sürmezsem iğrenç görüneceğimi anladığımda hemen aynalı masama oturdum. Çekmecelerden kapatıcı, sünger ve dudak nemlendiricimi aldım.

Makyajımı yaptığımda daha iyi gözüküyordum. Saate baktığımda yarım saatimin kaldığını gördüm ve çantamı hazırlayıp evden çıktım. Bugün ilk iki saat Minho'ylaydı ve ben geç kalarak dikkatini çekmek istemiyordum.

Okula vardığımda dersin başlamasına on dakika vardı. Sınıfa girdiğimde Felix yoktu ama çantası vardı. Bende çantamı onunkinin yanına bıraktım. Tam kafamı gömmüş uyuyacakken biri enseme şak diye geçirdi. Acıyla inleyip hızlıca kafamı kaldırdım. Karşımda bana bakan Felix ve Seungmin'i gördüm. Felix beni kaldırdı ve sarıldı. "Aptal ne kadar endişelendik haberin var mı?" Dedi ve daha sıkı sarıldı.

Ayrılınca burnunu çekti ve ben tam konuşacaken bu sefer Seungmin sarıldı. "Ji, yanındayız sakın bunu unutma tamam mı?" Dedi. Burukça gülümsedim. "Tamam." Dedim. Bir süre sarıldık ve zilin çalmasıyla Seungmin kendi sınıfına gitti. Şu anki ders Minho'yla olduğu için endişeliydim. Yanımdaki Felix ise bana hiç yardımcı olmuyordu bu konuda.

"Valla Jisung sen boku yemişsin benim yapabileceğim bir şey yok." Dedi. En azından dürüsttü.

"Haklısın Lix." Dedim. Tam ağzımı tekrar açacakken sınıfın kapısı açıldı. Kapıdan giren kişiyi görünce ağzım yere değdi neredeyse. "Felix." Diyebildim sadece.

Onun burada ne işi vardı?
O nerdeydi peki?


Bok gibi yerde biraktim sovmek serbest
Of ya of ya
3 gundur yb yazmaya calisiorum hic yazasim yok bu kadar oldu kusura bakmayın

Bolum sonu
Baybay

Fave|MinsungWhere stories live. Discover now