-11-

444 59 18
                                    

Yebuseyo yorobun biyerden baslamazsam asla yazamiyorum o yuzden bi kac bise yazcam


Karşımdaki Minho bana sırıtırken ben hala gözlerime inanamıyordum. O cidden buradaydı. Ama hangi yüzle? Yüzüne sertçe baktım. Çantamı fırlatıp direkt ilerleyip yüzüne tokadı çakacaktım ki artık benim davranışlarımı çözdüğü için bileğimden tutup beni yanına devirdi. Koltuğun sırt yaslama kısmına kafam denk gelmiş belim koltuğun kalça kısmı ve sırt kısmı ile arasında bir üçgen oluşturuyordu.

Minho sırıtmış ellerini koltuğun oturma kısımlarına koyarak beni koltukla arasına aldı ve üzerime doğru eğildi. Ondan aptal gibi hala hoşlandığım için kalbim deli gibi çarpmaya başlamıştı bile. Gözlerimiz buluşunca zaten yeterince hızlanmış kalbim çılgınlar gibi atmaya başlamıştı. Kalp atışlarımı duyduğu için sırıtmaya başlayan Minho ile olayın gerçekliğini fark ettim ve elimle hiç beklemeden gücümü toplayabildiğim kadarıyla Minho'ya bir tokat attım.

'Şak' diye bir ses çıkmıştı ve kafası yana dönmüştü. Onu üzerimden ittim. "Napıyorsun sen ya!" Diye bağırdım. Yere düşen Minho doğrulmaya çalıştı fakat başarısız oldu. Bende yerimden kalktım ve çantamı alıp yanına tekrar gittim. "Ne hakla evime geldin!?" Sinirlenmiştim. "O kadını siktikten sonra hangi yüzle geldin!" Ona doğru eğildim ve kıpkırmızı olmuş yanağına baktım. Gözlerim dolmuştu fakat belli etmedim. Eğer düşünürsem ona acıyacağımı biliyordum o yüzden kısa bir süreliğine de olsa beynime bilgi akışını durdurdum.

Yüzüne yumruklarımı geçirmeye başladım. Tek omzuma taktığım çanta dirseğimin hizasına düşmüştü. Çantamı umursamadan her yumruğumda farklı şeyler söylüyordum. "Seni gidi piç... adi bir orospu çocuğusun sen... pezevenk..." İçim soğuyana kadar ona vurdum. O da buna göz yumdu. En son artık kandan seçilmeyen yüzüne baktım. "Bir daha yanımda bile görmeyeceğim seni. Öğretmen-Öğrenci anladın mı?"

Kanla bulanmış yüzünden dolayı mimiklerini göremiyordum bu yüzden daha çok sinirlendim. Kanlı ellerimle çömelip yakasından tuttum ve kendime doğru çektim. Bir anda doğrulunca yüzü oynamıştı ve seslice inledi. "Anladın mı lan!" Bana baktı ve başını aşağı yukarı salladı. Onu ittim ve bu sefer de kafasını halıya vurdu. Tekrar seslice inlemişti ve gözlerim dolmuştu. Son kez haline baktım ve kapıyı çarparak evden çıktım.

Elim titrerken üstümdeki,elimdeki kan işleri zorlaştırıyordu. Bir de bunun Minho'nun kanı olduğu düşüncesi çok... fazlaydı. Şu an içeriye girip yaralarına pansuman yapmak, her yarasına minik minik öpücükler kondurmak isterdim. Ama sadece istemekle kalıyordum. Zaten şu hayatta neyi istersen onu alamazsın ya. Bu denge böyle ilerler. Arada bir iki istisna haricinde istediğin şeyler senin için imkansızdır. Ben bunu bile bile istemiştim Minho'yu.

Telefonumdan Felix'i aradım. İlk aramamda açmadı. 2.'sinde, 3.'ünde...en son 20. kere aradığımda yine açmadığında şu an güvenebileceğim tek kişi o olduğundan göt gibi kalmıştım. Ya içeri girecektim ya içeri girecektim. İstemeye istemeye de olsa kapıyı çaldım. İlk çalışımda açılmadı. Ceplerimi belki bir ihtimal umuduyla kontrol ettim ama anahtarım içeride kalmıştı. Tam elim tekrar kapıya doğru gittiğinde kapı açıldı

Minho hala kan içinde olan yüzüyle karşımdaydı. Elinde bir kupa kahve olduğunu düşündüğüm şeyle karşıladı. Geçmem için kapıdan çekildi. Bense hemen odama kaçıp odamın tuvaletindeki ilk yardım çantasını alıp Minho'nun yanına gittim. Bir şeylerin netleşmesi gerekiyordu ve netleşen şeyler bugün burada olacaktı. İlk yardım çantasını görünce umutla gözlerini bana dikti. Ona karşılık olarak sadece göz devirdim ve oturduğu koltukta yanına oturdum.

Yüzünü kendime çevirdim. Gözleri gözlerimleydi. Ben ise hemen ayırdım onları. Çantayı açıp içindekilere bir göz gezdirdim. Batikon ve pamuğu görünce saniyelik olsa da gülümsedim. Pamuk koparıp üstüne batikon sıktım. Tişörtümü ağzına soktum. Bana şaşkınlıkla bakarken inatla sessizliğini koruyordu. "Acıyacak acıdığında şu tişörtümü ıssır." Başını aşağı yukarı sallayarak onayladı.

Burnundan akan kurumaya yüz tutmuş kanları pamuğu ıslatıp sildim ve yara olduğunu anladığım yerlere batikon sürdüm. Tişörtüm gerildiğinde anlıyordum ki canı acıyordu o yüzden yavaşlıyordum ve üflüyordum. En son dudağına batikonu hırsla hızlı bir şekilde bastığımda elleri bel kıvrımıma yerleşmiş ve orayı sıkmıştı.  Bu sefer inleme sırası bendeydi.

İnlememi duyunca dudakları gerildi. Bense onu görmezden geldim ve ellerini belimden ittim. Çöpleri tek elime alırken boy boy yara bantlarından yaraların boyutuna göre seçip yapıştırdım. Minho hala sessizliğini bozmamıştı. Artık kafayı yiyecektim. "Konuşsana ya!" Dedim istemsizce sesim ince çıkmıştı. Bana baktı ama diğer bakışları gibi değildi. Anlam dolu, kederle bakıyordu. "Ne diyeyim ki? Ne desen haklı çıkacaksın." Gözlerimi kaçırdığında haklı olduğunu düşündüm.

Çöpleri koltuktan kalkıp çöpe, ilk yardım çantasını da yerine koydum. Minho'nun yanına gittim ve ellerini belime ben koydum ve uyluklarına oturdum. Şaşırmıştı fakat hiç bozuntuya vermedi. Elleri belimi sıktı ve kafasını boynuma gömdü. Burnuyla boynumu koklamış en son ıslak bir öpücük koyup çekilmişti. Bu öpücük her ne kadar içimi titretse de belli etmediğimi düşünüp sorguma başladım. Her ne kadar vücudumu kullanıyor gibi hissedecek olsam bile, doğruları öğrenmeye ihtiyacım vardı.








Merhaba citirlar!

Uzun zaman sonra burdayim. Nedense wattpad de aktif olsam bile hic yazasim gelmedi. Kitap 90 dan 121'e yukseldi ben yb atana kadar. Sizi bu kadar beklettigim icin ozur dilerim.

Ayrica neredeyse 130 olduk!?!?
Cook tesekkur ederim okuyanlara.

Sınırın tutmayacağını bilsem bile diğer bolum icin 3 oy 5 yorum rica edecegim.

Bugun fizik yazilim var ve calismam gerek o yuzden ikinci kere okuyamadim bolumu mantik ya da yazim hatalari varsa cok ozur diliyorum.

Beklediginiz icin tesekkurler!

-Bess

Fave|MinsungDove le storie prendono vita. Scoprilo ora