|Final-|

167 28 9
                                    

Yeni arkadaşlar, yeni insanlar, bir kariyer, aynı aile ama farklı hayat.

Edgar allan poe, edebiyat bölümünden mezun olan tanınan bir yazardı. Yirmi dört yaşına gelmişti. O kadar kolay mıydı bu kadar yılın geçmesi?

Masasında yeni romanının taslağını hazırlarken çalan telefonla kafasını kaldırdı, Orayan osamuydu.

"Poe, dışarı çıkıyoruz geliyor musun?"

"Bugün biraz işim var dazai, sonra olsa olmaz mı?"

Telefonun öbür tarafında duyulan iç çekme sesiyle poe gülümsedi.

"İyi bakalım."

Telefonu tekrar köşeye koyduğunda masasına döndü ve aklına gelen o konuyu tekrar kelimelere döktü. Yazmak için çok hevesli değildi şu aralar. Belkide birini özlüyordu kim bilir?

Kaç yıl geçmişti aradan, beklediği kişi hala gelmemişti. Yine bekler miydi bir on yıl daha? Tabikide beklerdi! Sonuçta lise aşkını unutacak bir adam değildi edgar allan..
Bu zamana kadar asla unutmamıştı. Onun gibi kimse karşısına çıkamamıştı. Nereye gittiğini araştırmaya çalıştı ama yapamadı. Ailesinden gizli bir şeyi yapamıyordu.

İç çekip tüy kalemini kenara bıraktı ve kafasını tavana çevirdi. Sessizlik ne kadarda güzel bir şeydi?

Yağmur yağıyor, odasındaki saatin sesi kulaklarında çalıyordu. Dünyanın en rahatlatıcı yeri gibi geliyordu o an poeye.

Kapının çalmasıyla bu sessizlik bozuldu. Belkide osamu gelmiştir diye düşünerek ayağa kalktı ve kapıya ilerledi menekşe gözlü yazar. Bu havada kim dışarı çıkacaktı ki? Tabikide onu reddedecekti.

Ancak bu olmadı.

Kapısının önünde iki tane polis memuru duruyordu.

"Buyrun?"

"Edgar allan poe, sizi götürmemiz söylendi."

Poe anlamamıştı. Kanunlara aykırı bir davranışta bulunmamıştı. Neden polisler onu istiyordu?

"Bir şey mi oldu?"

"Bilmiyoruz lütfen zorluk çıkarmayın."

Yazar etrafa bakındı, ardından paltosunu hızlıca üzerine geçirerek polislerin yanına geldi. Kafası karışıktı yaptığı ve yazdığı her şeyi düşünmeye başladı.
Belkide yosanoya bir kısa mesaj atmalıydı.

Yol boyu arabada kimse konuşmadı. Yağmurun ve arabada olan radyonun sesi ortama yetiyordu. On dakikanın sonunda ise kocaman bir karakolun önünde bulmuştu kendini. Burası gerçekten kocamandı. Bu kadar büyük müydü günahı?

Hafifçe öldürerek içeri girdi ve etrafa bakındı. Polisler kendi hallerinde işlerini halletmeye çalışıyor, gelen kişilerle ilgileniyordu. Arabadan inan polis ise poenin koluna girdi ve polis karakolunun koridorlarında ilerlemeye başladı.

"Nereye gidiyoruz?"

Yine bir çit yok. Nereye gittiklerini bile bilmiyordu. Bu haksızlık değil miydi? Daha suçunu bile bilmiyordu!
Kocaman beyaz bir kapının önüne bırakılmış, ardından öylece orda beklemeye başlamıştı.
İçeri girmekte tereddüt etse de kapıyı üç kez tıklatıp içeriye adım attı.

Koltuk arkaya dönüktü, pencerlerin panjurları açıktı. Yağmur manzarası çok güzel bir şekilde görünüyordu.

"Neden buraya geldim..?"

Poe sessizlikten sıkılmıştı. Biraz daha yaklaşıp koltuklardan birisine oturdu.

"Bende seni bekliyordum."

Koltuğun dönmesi ile poenin gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Bunların hepsi bir halüsinasyon falan mıydı? Yoksa şu an gerçekten ranpo burda mıydı? Bir anda karakola getirilmiş, ardından odadaki kişi ise ranpo çıkıyordu.

"Sözümü tuttum."

Poe yavaşça ayağa kalktı ve yine yavaş adımlarla memur koltuğunda oturan adama doğru ilerledi. Ranpo her zamanki asaletiyle zümrüt gözlerini ona dikmişti.

"Ranpo"

Poe yeterince yaklaştığı sırada ona hızlıca sarıldı. Sanki elinden bırakırsa uçup gidecekmiş gibi tutuyordu ranpoyu. Bir daha gitmesine izin vermeyecekti.

"Poe üzgünüm."

"Çok özledim seni ranpo"

Kaç yıl ardından ikisi yine buluştu. Ranpo cinayet büroda çalışan bir amir, poe ise yazar olmuştu. Artık okul yoktu ve kısıtlanamazlardı. Poe o günü hatırladığı sırada aklına son anda aldığı öpücük geldi.
Bu sefer karşılıksız kalamazdı değil mi?

"Gideceğin gün bana bir şey vermiştin."

Ranpo ne olduğunu hatırlamaya çalıştığı sırada dudaklarında hissettiği baskıyla gözlerini araladı. Geri çekilmedi yada onu itmedi. Kollarını kahveliye dolayıp gülümsedi.

Poe ona her zaman inandı. Ranpo asla yalan söylemez. Asla vaz geçmek istemedi. Çünkü ranpoya olan sevgisi asla bitmezdi. Okul zamanları ise asla silinmeyecek bir anı olarak kaldı.


Buraya kadar gelen herkese teşekkür ederim oylamayı unutmayın lütfenn

Ranpoe-School Au⋆⭒˚。⋆Where stories live. Discover now