5. BÖLÜM ~Bu gün fazla garip~

148 58 102
                                    

Riwoo anlatmaya devam ediyor...

Hâlâ aynı manzara karşısında çılgına dönüyordum ki Leehan birdenbire, son hızla elini Taesan'ın bacağından çekip aldı. Aklı başında değilmiş gibi görünüyordu.

Bu defa da aniden ayağa kalktı ve bana doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı.

Bana doğru hızla yaklaşmaya devam ederken duvara bakıyordu; üzerinde ne bir desen bulunan ne de dikkat çekici herhangi bir şeyi olan o bomboş, duygusuz ve saçma duvara...

O, bana doğru yaklaşırken gittikçe saçma bir korku sarıp sarmalıyordu beni; yok olmak istiyordum...

Acaba ona farkında olmadan bir şey mi yapmıştım? Bir şeyleri sesli söylemiş olabilir miydim? Benim normal gördüğüm ama onu kızdıracak bir şey mi yapmıştım?

Tam önümde duruyordu şuan, gözlerimin içine bakıyordu, bu defa kaçırmamıştı gözlerini, ilk defa gerçekten bakışıyorduk sanırım...

Kalbim durma yolunda kocaman adımlar atıyordu, göz göze ve neredeyse burun burunaydık ama ben gergindim. Heyecanlı ve mutlu hissetmem lazımdı fakat ben heyecanlı ve gergindim...

Yalvaran gözlerle bana bakıyordu, bu bakışlar ''beni affet'' bakışlarıydı ama ne yapmıştı ki? Onun için yanlış olan hiçbir şey yapmamıştı oysa...

Gözleri ısrarla bana ''bilerek olmadı, beni affedebilecek misin?'' diye soruyordu âdeta ama ben anlamıyordum, aptal kafam anlayamıyordu bu kadarını...

Onun hâlâ dosdoğru gözlerime değen yalvaran bakışları karşısında yalnızca hızlı atan nabzım ve boş gözlerim vardı...

Bir süre öylece kalakaldık. Diğerleri bize bakıyordu. Hemen gözlerini gözlerimden ayırmadan kolumu güçlü ve damarlı elleriyle kavradığı gibi diğer eliyle de kendisinin oturduğu sandalyenin yanındaki sandalyeyi çekip oracıkta beni oraya oturttu.

Ben olanları anlamaya çalıştığım sırada o çoktan gelip yanımdaki yerine oturmuştu bile.

Sungho, ''Bu da neyin nesi?'' diye lafı ortaya attı.

Leehan şu anda iki eli masanın üzerinde, sandalyesinde yayılarak oturmuş pozisyondaydı.

Bu benimki âşık olmanın kaçıncı seviyesiydi? Sanırım bu görüntü sonraki gecelerde rüyalarımı süsleyecek olan o görüntüydü. Öyle havalı ve yakışıklı görünüyordu ki...

Tam olarak şu anda Leehan'ın sağında ben solunda ise Taesan oturuyordu ve ben hâlâ az önceyi atlatmaya çalışıyordum.

Taesan, ''Hey! İyisin?'' sorusuyla Leehan'a doğru doğrulduğu sırada aynı anda elini Leehan'ın sol elinin üstüne attı.

Bu ikili benden ne istiyordu?

Aşırı gaza gelmiştim ve sanırım daha fazla seyirci kalamayacaktım.

Leehan, Taesan'a bakarak onun sorusuna karşılık yalnızca ''Hıhı'' diyerek onaylamıştı iyi olduğunu, ama ben iyi olduğundan şüpheliydim...

Sonra ben de anlık saçma bir düşünce ile elimi Leehan'ın boşta kalan sağ elinin üzerine sürükleyip ''Gerçekten iyi misin?'' diye sordum.

Sonra hiç ama hiç beklemediğim bir şey oldu.

Leehan, Taesan'ın elinin altında olan sağ elini oracıkta Taesan'ın elinden kurtarıp benim elimin üstüne attı.

Şok geçiriyordum sanırım. Bu muhteşem, mükemmel, harika, efsane, enfes bir şeydi...

Heyecandan kalbim dayanamayıp bedenimi terk etmişti, boşa pompalıyordu.

AŞK-I BONEDO | BOYNEXTDOORWhere stories live. Discover now