1. Sezon 2. Bölüm

61 12 3
                                    

Ahtapot Adam bazı insanların geçimlerini sağladıkları tuhaf işlere sıklıkla şaşırırdı. Gün boyunca bu kişilerle vakit geçirmiş türlü saçmalıklar yapmıştı. En büyük hayali ise evine girip rahat bir uyku çekmekti. Son günlerde yaşadığı stresten bir saç teli bile beyazlamıştı ama henüz bunun farkına varmamıştı. Arabasını park etti, içindeki kabaran merak duygusunu coşkuyla hissedebiliyordu. Kapının önüne geldi, şifresini girdi ve nefesini tuttu.

''Sen ne yaptın?''

Cururu Kurbağasının sesi feryat ediyordu. Ahtapot Adam yaptığı onca şeyin nasıl işe yaramadığını düşündü ve başını taşlara vurmak istedi. Dolandırıldığını iliklerine kadar hissedebilmişti. Birazda kaoslu ortama alışan kaygı duygusu normali bulduğu için aslında seviniyordu.

Kanlar içinde yatan Cururu Kurbağasını görünce donakaldı Ahtapot Adam. Neler olup bittiğini anlayamamıştı. Cururu Kurbağası da bilmiyordu ama canının çok yandığı haykırışlarından belliydi.

''Anlamıyorum,'' diyebildi sadece Ahtapot Adam. Her şeyin çabucak hallolmayacağını biliyordu ama kızın kanlar içinde olması anlamsızdı.

Ama ben sizin için açıklayayım; Ahtapot Adam aslında bugün doğru kişinin yanına gitmişti. Doğru sözcükler söylenmiş, ritüel yerine getirilmişti. Eğer Cururu Kurbağası özgür bir iblis olsaydı bir dakika daha fazla bile bu evde durmazdı kaçıp giderdi ama kendisi eve yerleşen ve sahibi ölmedikçe evden ayrılamayan köklü bir iblisti. Bu yüzden canı çok yanıyordu ve bitap düşmüştü.

''Bana ne yaptın?'' diyerek ağlamaya devam etti Cururu Kurbağası.

Ahtapot Adam kendini kötü hissetmeye başlamıştı. Biraz korksa da kızın yanına gitmeyi başardı. Başından yüzüne doğru akan kanları görünce irkildi. Bir şeyler becerdiğini anladı ama asla hangisinin yaptığını bilemedi. İlk yardım dolabından bir kit alıp kızın yanına geldi. Kızcağız yere kıvrılmıştı.

''Sadece seni evden kovmak istemiştim. Böyle olacağını bilemedim,'' dedi ve gazlı bezlerle kızın yüzünü kanlardan temizlemeye başladı. İlk başta korkudan bacakları titriyordu ama dokundukça korkusu azalır olmuştu. Kızın gözlerine ilk defa bu kadar net bakabilmişti. Çok solgun, yaşlı gözleri vardı ama vücudu gencecikti. Teninde kırışıklık bile yoktu. Kafasında tonlarca soru vardı ama kız cevaplayamayacak kadar acı çekiyor gibi görünüyordu.

Cururu Kurbağası elleriyle karnına yapıştı ve cenin pozisyonunu almış acıyla inliyordu. En son buna benzer regl ağrıları çekmişti ama bu yıllar önceydi ve bu acının regl ağrısından bile kötü olduğunu itiraf edebilirdi. Ahtapot Adamın kendisine yardım etmeye çalışmasını tuhaf bulmuştu. Hatta yüzündeki kanları silmeye çalışınca onun nasıl kötü birisi olabileceğini düşündü. Sonra bunun kendi derdi olmadığını eğer çok iyi biri olsaydı lanetlenmeyeceğini aklına getirdi. Bu süre içinde çektiği acı zamanla azalmaya başlamıştı. İnlemesi ve kanaması da duruyordu.

Ahtapot Adam sonunda kızın yerde rahat etmeyeceğini düşünerek onu kucakladığı gibi koltuğa yatırdı. Kollarında kızın ağırlığını bile hissedemiyordu, en fazla elli kilo olsa gerek dedi. Maddesel olarak varlığı tuhaf geliyordu saydam, geçirgen olmasını ummuştu. Hatta bir ağırlığı olmamalıydı.

Cururu Kurbağası on yıllık enerjisini harcamıştı ve sonucunda çok yorgun düşmüştü. Bu yüzden ağrısına katlanabilir bir hale geldiğinde uyuyakaldı. Ahtapot Adam başta ne yapacağını bilemedi. Sonra yerdeki kan izlerini gördü, temizlikçinin onu ihbar edip başına iş almak istemediği için mutfağa gidip bezini ıslattı ve yerdeki izleri silerken buldu kendini. Çok tuhaf diye düşünüyordu, hayatında hiç böyle bir şey yaşamamıştı. Yaşayan birisinin bile hikayesini duymamıştı.

AHTAPOT ADAM VE CURURU KURBAĞASIWhere stories live. Discover now