1. Sezon 6. Bölüm

32 8 7
                                    

Cururu Kurbağası hafta boyunca Ahtapot Adamı sıkıştırıp durdu ama hiç olumlu yanıt alamadı. Bu süre zarfında evde kalmaktan sıkılmıştı ama aynı zamanda evde kalmaya da alışmıştı. Ahtapot Adamında kendisine alıştığını görebiliyordu. Hatta iyice şımarmış Cururu Kurbağasından sıkıldığında makara olsun diye Aysel git başımdan diyordu. Yinede Cururu Kurbağası hiç yılmamıştı.

Cururu Kurbağası duşunu almış saçlarını kurulamış gecenin geri kalanında ne yapacağını düşünürken alt kata inmek için merdivenleri kullanıyordu. Burnuna tanıdık bir koku geliyordu ama ne olduğundan emin olamıyordu. O sırada birden önüne Ahtapot Adam çıkınca Cururu Kurbağası yumruklarını kullanarak kendini savunmaya çalıştı ama daha çok havayı dövüyor gibiydi.

''Bu yumruklarla kimsenin canını yakamazsın,'' diyerek dalga geçti onunla Ahtapot Adam.

Cururu Kurbağasının alınganlığı üzerindeydi ama şu anda duyduğu kıkırdama sesine dikkat kesilmişti. Bu evde şu anda doğaüstü varlık olarak sadece kendisi yoktu. Yine o tanıdık koku burnuna doldu. Ağır bir baharat kokusuydu bu. O sıradan turuncu koltuğun önünden hızla bir cüce geçti. Ahtapot Adam olan bitenin farkında değildi. Cururu Kurbağasının gözleri hemen pencereyi aradı ama hepsi kapalıydı.

''Sakın bana pencereler açıkken tırnaklarını kestiğini söyleme,'' dedi Cururu Kurbağası tedirginleşerek.

''Neden ki?'' diye sordu Ahtapot Adam ama sonra bir iblisle konuştuğunu fark ederek kendini düzeltti. ''Biraz havasız geldi bana salon, bende pencereyi açtım. Sonra tırnaklarımı keseyim dedim çok uzamışlardı.'' Ahtapot Adam yaptıklarında nasıl bir yanlış olduğunu anlamaya çalışıyordu. Yine yanlış bir şey yaptığını biliyordu, Cururu Kurbağası ona iliklerine kadar hissettirmişti.

''Eğer gece vakti pencere açıkken tırnaklarını kesersen evine bir cüce elf girer. Kendilerinin mizah anlayışı bizimkinden çok farklıdır,'' dedi ve kaşlarını çatarak buralarda bir yerlerde olduğuna emin olduğu cüce elfi aramaya başladı. Çok hızlı hareket ettiklerinden onu yakalayıp yakalayamayacağından emin değildi.

''Evimde onlardan bir tane olduğunu mu ima ediyorsun?'' diye sordu Ahtapot Adam. Ne güzel her şey yolunda gidiyordu nereden çıkmıştı bu cüce elf. Geceleri tırnak kesmeyin denildiğini duymuştu ama cüce elfleri hiç duymamıştı. İçinden bir ses yakında onlardan birini canlı göreceğini söylüyordu. İsimlerini ona korkutucu gelmemişti ama Cururu Kurbağasının tavrı biraz endişe vericiydi.

Cururu Kurbağası iki büklüm olmuş cüce elf arıyordu. Arada bir kahkahasını duyuyordu ama bir türlü onu yakalayamıyordu. İçinden Ahtapot Adama söylenmeyi de unutmuyordu. Onu gözünde kocaman bir adam olarak yargılamıyordu çünkü çocuktan bir farkı yoktu. Nasıl olurda gece vakti pencere açıkken tırnak keserdi? Hiç mi hurafelere inanmazdı bu adam? Eşeğe altın semer vursan eşek yine eşektir, dedi içinden.

Sonunda cüce elfi yakalamayı başardı. Ensesinden tutup Ahtapot Adamın görebileceği şekilde kaldırdı. Yaklaşık on kilo ağırlığında yetmiş dört santim kadardı. Bir bebek gibi görünse de saçlarının sakalarının renginden oldukça yaşlı olduğunu anlayabilirdiniz. Üzerinde parlak turuncu bir gömlek, siyah bir kemer ve yeşil bir pantolon vardı. Cüce elfler parlak renkte giyinmeye bayılırlardı. Para hastasıydılar ama bu dönemde paralar altın veya gümüş olarak kullanılmadığından daha çok mücevher severlerdi. Üstüne üstün şaka yapma konusunda bir üstat sayılırlardı ama bazı şakaları sizin için eşek şakası ya da ölümcül olabilirdi. Cururu Kurbağası bunu bildiğinden hemencecik bu cüce elften kurtulmak istedi.

''Bu kırmızı yanaklı şey mi?'' Cüce elflerin en belirgin özellikleri kırmızı parlak yanaklarıydı.

''Şey mi? Ben bir cüce elfim ahtapot kafa,'' dedi tiz sesiyle cüce elf.

AHTAPOT ADAM VE CURURU KURBAĞASIWhere stories live. Discover now