(1.7) Gücün Gerçek Sahipleri

17 7 0
                                    

Bölüme başlamadan önce gösterdiğiniz ilgi için teşekkürler. Destek olmak için bölümü oylamayı, beğenmeyi ve bizi takip etmeyi unutmayın. 💟

Ders çıkışı Balzac büyük bir heyecanla Parks'a yol göstermişti. ''Önce güzel bir öğle yemeği yemek ister misin yeni bir italyan lokantası hemen ilerideki bir koridorda açıldı.''

Tedirgin bir gülümseme eşliğinde de teklifi kabul edilmişti. İkilinin ayrılışını izlerken Heredot ile baş başa kalmıştım. O da fark etmiş olmalı ki ''Ben odama çekiliyorum,'' diyerek nedenini anlamlandıramadığım kırgın bir sesle yanımdan ayrıldı. Kısa bir süre içinde de tek kalmıştım.

Yürürken yapmam gereken tek olay üzerimdeki gerginlik yüzünden tuhaf yürüyüp dikkat çekmemek için uğraşmaktı. Ama eminim ki önümde bir ayna olsa tuhaf yürüdüğümü görecektim. Binanın sahibi, Heredot'un babası Elon'un odasına attığım her bir adım kararsızlıkla doluydu. Sanki bacaklarım hissizleşmiş hareket ettirmek katbekat zor hale gelmişti.

Tüm fikir karmaşasına ve dikkat çeken yürüyüşüme rağmen çatı katının hemen altındaki kata ulaşmıştım. Yürüyen merdiven beni minik bir koridora çıkarmıştı ve sadece iki odaya açılıyordu. Birisinin üzerinde Profesör Elon yazılıydı. Bir diğeri ise isimsizdi. Kilitlenmiş ve kapının üzerine girmenin yasak olduğunu belirten bir şerit asılmış haldeydi. Kapının kirine ve yıpranmışlığına bakılırsa da uzun süredir kimse uğramıyordu.

Bakışlarımı tekrar Elon'un odasına çevirdim. Kulağımı kapıya dayayıp bir süre dinledim. Gerçekten de kızı Khatia ile alt koridorlarda olmalıydı, odadan çıt çıkmıyordu. Cebimdeki emanet anahtarla rahatça kendimi odaya atıp kapıyı geri kapadım.

Artık resmen içerdeydim, artık geri dönüş yok, diye düşündüm kendi kendime. A katlarına giriş sağlayan bir çip çalıp hızla uzaklaşmalıydım.  Odaya hızla göz attım. Sade ama bir o kadar da klasik bir tarza sahip bir oda beni karşılamıştı. Çıkış kapısına en yakın yuvarlak bir masa ve süs bitkisi bulunuyordu, bu dönemlerde gerçek bir yeşillik bulmak ne yazık ki imkansızdı. Duvarlarda ise yer yer eski dünya yaşamından kalan son resim panoları duruyordu, çığlık atan tuhaf bir adam, gülümseyen ilgi çekici bir kadın, kalabalık ve detaylı bir buluşma resmine kadar ne olduklarını tam anlamlandıramadığım birkaç resim vardı. Bazı yerlerde ise ölümü çağrıştıran ürkütücü, eskiden kalma yıpranmış film posterleri vardı.

Biraz daha ilerleyince bir çalışma masası önüme gelmişti. Odanın tek bir penceresi vardı ve sanki ustalıkla ayarlanmış gibi ışığı buraya düşüyordu. Elon'un en çok burada vakit harcadığı kesindi, birçok planlama, mektup ve özel kayıtlar duruyordu. Kısa bir incelemeye girişince çoğu belgenin eskiye dayandığını fark ettim. Binanın ilk kuruluş planları için sayısal notlar, kuruluşu kötüleyen eskimiş gazete sayfaları, projeye dahil olmaya çalışan eskide kalmış S.S.G., Dünya Sağlık Örgütü gibi kuruluşların bir sürü sponsor konuşma kayıtları duruyordu. Kısaca özetlemek gerekirse hiçbiri ile anlaşamamış gibiydi, Elon belli ki ne istediğini bilen ve geri adım atmayan bir tipti. Tüm bu bilgileri kuşlara uçurmak ne kadar çok isterdim, ama çok riskli olurdu, ana amacıma geri dönmeye karar vermem uzun sürmedi.

Masanın hemen arkasında açılmayı bekleyen bir kapı dışında tüm odayı incelemiştim. Çipler de o odada depolanıyor olmalıydı. Sınıf ayrımının kaynağına adım atma zamanıydı. Fark etmemiş olsam da kapıyı açarken nefesimi tutmuştum, ve bam! Oda zifiri karanlıktı, şanslıydım ki ışığını yakmanın yolunu el yordamıyla bulmuştum. Ampul bir anda gözlerimi yakarcasına parladı. Işığın etkisine alışıp gözlerimi açtığımda gördüklerime inanamadım. Odada küvet ve içinde dağınık bir kül yığını eşliğinde etrafa saçılmış ilaçlar dışında bir şey yoktu. ''Çipler?'' dedim afallamış bir şekilde. ''Elon'un odasında çipler yok.''

HiyararsaWhere stories live. Discover now