(1.8) Zirvede Fırtına

27 8 0
                                    

Bölüme başlamadan önce gösterdiğiniz ilgi için teşekkürler. Destek olmak için bölümü oylamayı, beğenmeyi ve bizi takip etmeyi unutmayın. 💟

Daha yeni temizlediğim masada domino taşlarını dizip yıkıp kendi kendime eğleniyordum, oflayarak. Hayır, kesinlikle eğlenceli değil, diye içimden defalarca tekrar ettim.

''Şunu keser misin?'' dedi sonunda yatağında uzanan Heredot.

Gözlerimi devirip ona baktım. ''Beynime nasıl sus dememi bekliyorsun, bir düşünsene bu imkansız bir şey. Hatta hiçbir şey düşünmemeyi bile düşünürken düşünmüş oluyorsun...'' aslında daha açıklamaya devam edecektim ama bana hedeflenmiş bir yastık suratıma yapışıp susmamı sağladı. ''Çok kaba,'' dedim elimdeki yastığa bakıp.

''Ne beyninden bahsediyorsun, dominoları kastetmiştim. Bir şeyler düşünmeye çalışıyorum ve sen anımı tamamen yok ettin.''

''Şu işe bak, demek bir şeyler düşünüyordun. Şimdi biraz yol katettik. Peki, dertlerini anlattığın kısma ne zaman geçeriz? Zaten odadan çıkmamız yasak vaktimiz bol.''

Heredot, akşam döngüsünün yeni bitmiş olmasına rağmen yorgunluktan morarmış gözlerini devirip kafasını yastığına gömdü.

''Ne bu şimdi, deve kuşu mu oldun? Dalga geçmek için söylemiyorum ama kafanı saklamak seni görmeme engel olmuyor.''

Yastık yüzünden sesi boğuk çıkmaya başlamıştı. ''Sadece babamla biraz sohbet ettik onu düşünüyordum. Binanın kaderini etkileyecek mevzular bilirsin, tacın ağırlığı ve kaldırabilecek kadar kudretli olmak falan.''

''Tabi, dediklerin doğru olurdu, ortada sahip olduğun bir taç olsaydı,'' dedim alaylı bir sesle. Hemen ardından da domino taşlarını itinayla tekrar dizmeye başladım.

Şaşkınlıkla başını kaldıran Heredot bana hızla döndü. ''Sen bir şeyler mi biliyorsun yoksa?''

''Bilirsin,'' dedim sırada duran sonuncu domino taşını nazikçe iterken ''Khatia ile aram fena değil, meyve suyu içerken sohbet etmeyi çok seviyor. Babanın taç hakkını sana değilde sağ kolu olarak görülen Vecihi'ye verdiğini söyledi.''

Bam, diye gümbürtüyle tüm taşlar tekrardan devrilmişti. ''Evet, öyle oldu ve mantıklı bir kararda. Benden daha iyi yöneteceği kesin.''

''Öyle mi, o zaman neden canın sıkkın?''

''Neden olabilir, babam hastalığı yüzünden günden güne eriyor, bu yetmezmiş gibi yönetimdekilerden biri dün akşam öldürüldü.''

Aldığım cevaba gözlerimi devirdim. ''Kusura bakma ama baban uzun zamandır hastaydı zaten ve içeride bir casus varsa bırakda onu işini sözde çok iyi bilen Vecihi halletsin, sende farklı bir şey var, öt artık.''

''Hepsi birikti içimde anlaşılan ve yatağımdan çıkasım yok, beni bu bataklıkta yalnız bıraksan iyi olur.''

Ellerimi göğsümde kavuşturup ''Yani anlıyorum ama akşam Einthoven düzenlenecek olan cenaze için hazır olman gerekli.''

''Farkında olmadığımı mı sanıyorsun, sadece içimde o enerjiyi bulamıyorum artık. Ben artık hiç kimseyim, dik durmak için bir sebebim yok.''

Gözlerimi kısıp bitik durumdaki Heredot'a baktım. ''Yani binanın yeni haklarının Elon'a gitmesine üzgünsün.''

''Belki, tamam. Rahatladın mı?''

''Evet, kesinlikle.''

Heredot yatağından tekrar doğrulmuştu, üzerindeki örtünün düşmesiylede yarı çıplak vücudu ortaya çıkmıştı, son gördüğümden beri pek bir şey değişmemişti gerçi. ''Ama tek problem benim ne düşündüğüm değil, kız kardeşimin de habere çok kırıldığını gördüm. Kendine zarar verecek bir şey yapmasından korkuyorum. Eğer gerçekten aran onunla iyi ise göz kulak olmalısın, ne bileyim alt katlardan birileri onunla iletişim kurup aklını falan çeler.''

HiyararsaDonde viven las historias. Descúbrelo ahora