3. BÖLÜM

221 34 137
                                    


Silah sesini duyduğum da korku bedenimi ele geçirdi bir anda kapıyı açtım hepsini ilk defa bu kadar net görüyordum helin olduğunu anladığım kız elinde hala silahla yerde yatıyordu kumral saçlı adam yani Yankı ve ışık hemen yanına gitmişlerdi

  Geç kalmıştım ilk defa onları görüyordum ve bu durumda olmamız canımı sıkmıştı. Lalin bakışları bana döndü gözlerinde hem acı vardı hemde şaşkınlık

Yankı helini kaldırdığı gibi beni itip kapıdan gitti ışıkta arkasından gidiyordu.

Diğerleri de beni umursamadan peşlerinden gitmişti tabi bartu tankutu bayıltmıştı az kaldı öldürecekti ama lal onu tutmuştu

Kapıdan dışarı çıktım şu an onlar helini iyi edecekti yani benim gitmem fazlalıktan başka bir şey değildi. Adımlarım istemsizce kozanın olduğu tarafa gitti bu kitapta en çok kozayı seviyordum her şeyiyle en çok yalnızlığıyla

İlerledim en derinlere gittim bazen yolumu bulamadım yön değiştirdim ama en sonunda bulmuştum adımlarım yavaşladı kafamı hafifçe çıkartıp duvarın arkasına gizlenip olduğu yere doğru baktım ve onu gördüm önündeki parmaklıklara kafasını yaslamış deli gibi gülüyordu ama demin ki kahkasından daha az sesi çıkıyordu

Gerçektende saçları altın sarısı gibiydi ve olması gerektiğinden daha zayıftı çünkü önceden daha kaslı olduğu belliydi. Gitmek ve gitmemek konusunda kararsızdım gitsem ne diyeceğimi bilmiyordum

Ama yine de yanına yürümeye başladım çıkardığım sesle kahkasını arttırdı yanına gidip karşısında durdum başı eğikti kafasını kaldırdı ve göz göze geldik

  Az kaldı bir adım geri gidecektim ben bu kadar ürpertici mi ya da değişik mi bilemedim ama gözlerinin bu denli olduğunu bilmiyordum bir gözü kahverengi diğer gözü maviydi, yutkundum. O alaylı ifadesiyle baktı ama yine de konuşmadı gözlerindeki o duygusuzluk o ifadesizlik arkasında ben sevgiye muhtaç bir çocuk olduğunu biliyordum. Bir şey söylemeyeceğini anladığımda "o iyi olacak" dedim sadece.

  Yeniden kahkaha attı ve arkadaki tabureye bana sırtını dönecek şekilde oturdu. "Sence o umrumda mı sanıyorsun" dedi. Yere çöküp oturdum fazla gelmişti her şey bir zamanlar kitaplardan okuduğum şeyler şu an gerçekti daha adam gibi ne olduğunu anlayamadan kurtarmak istemiştim helini ama her şey gibi bunu da başaramamıştım

"Umrunda değil mi sence koza" dedim. Kafasını yana çevirip bana baktı imalı bir şekilde söylediklerimle kaşlarını çattı "sende kimsin" dedi sadece. konuyu kapatmak ister gibi umursamazca omuz silktim "söylesem bile tanımazsın" dememle kaşları yine alayla havaya kalktı ve bana doğru dönerek

  "Kim bilir belki tanıyorumdur" dedi. Her zamanki gibi umursamadım tanısa da tanımasa da umrumda değildi. "Sonuçta bu hapishaneyi biliyorsun" diye devam ettirdi. Gözlerimi yeniden ona çevirdim ve dikleştim "ben buraya helini kurtarmaya gelmiştim ama yetişemedim" dedim. Kaşları havaya kalktı şaşkınlığını belli etmemeye çalışıyordu ama çok geçti.

  Sonra yine beni şaşırtmayarak kahkaha attı ve ayağa kalkıp bana doğru yaklaştı ama arada demirlerde olsa yine de elim istemsizce çakıma gitti sadece ucunu çıkartmıştım

  Elimi götürdüğüm cebime baktı sonra tekrar bana baktı Allah kahretsin korktuğumu anlamıştı ama o bunu umursamadan "yine sonuncunun oyunlarından biri mi bu, sonuncu oyun oynamayı sever" dedi. Bende ayağa kalktım artık gitmeliydim.

  "Dediğim gibi belki beni tanıyorsundur belki de tanımıyorsundur bilmiyorum ama yankı sarcanın oyunu değil en azından beni kimse kullanamaz sen bile" diye diklendim. Sadece ifadesiz bir şekilde baktı

Sokak Nöbetçilerinin ArasındanWhere stories live. Discover now