11. BÖLÜM

266 37 141
                                    



Oy sınırı 26, Yorum sınırı 70

——————————

   Işık bana kıyafet vermişti ve şuan onları giyiyordum çünkü üzerim kavgadan dolayı mahvolmştu. Lavaboya girip yüzümü yıkadım ve aynadan yüzümdeki yaralara baktım. Karnımın ve sırtımın acısından daha azdı yüzümün acısı...

Derin bir nefes alıp lavabodan çıkıp aşağı indim. Bugün akşam Nadiri vereceklerdi. Yani vermeyeceklerdi aslında, Yankı'nın planı vardı. Acaba benim yanlarında gitmeme izin verirler mi içimden bir ses hayır diyordu ama hadi hayırlısı zaten çokta umrumda değildi bunun sonunda Nadir kurtuluyor muydu kurtuluyordu gerisi önemli değil benim için

  Dışarı çıktığımda Bartuyla Lâl hararetli bir konuşmanın içerisindeydiler. Yankı bisikletinin üzerinde sigarasını içiyordu. Mutlu, ışık ve Helin bir şey konuşuyorlardı. sanırım yuvaya gidip Nadiri almak için hazırlanıyorlardı.

  "Biraz daha surat yaparsan çırılçıplak soyunurum burada" diye Lâl'e bağıran Bartu'ya baktım. "Soyunurum ve sen o dallamanın kaslarına bakmak yerine benimkilere bakarsın" Lâl yanından uzaklaşmak istediğinde belinden tutup onu bisiklete doğru götürdü. Bartu gülerek "benden kurtuluşun yok, olamaz," dedi. "Bunu anla artık"

Onlara uzaktan bakmayı bırakıp diğerlerinin yanına gittim. Herkes bana baktığında kendimi Yabancı gibi hissettim. "Iı... aman neyse" kendi kendime konuşup arkamı dönecekken "Asel de bizimle gelsin" dedi Helin. Anlamadığım bir şekilde Helin bana olması gerektiğinden daha farklı davranıyordu.

  Neden iyi davranıyordu?

  Neden diğerleri gibi davranmıyordu?

Bartuya baktım. Yine bağırıp çağırmasını bekledim ama beklediğimin aksine omuz silkti. Ona şaşkınlıkla baktım Helin de olan bakışlarını bana çevirdi kaşlarını çattı bir şey söyleyecekken vazgeçip önüne döndü. Hala kötü bir şey yapacağımı düşünüyordu artık onu umursamıyordum.

Yankı bir süre dikkatlice bana baktıktan sonra diğerlerine baktı. Sonra bana dönüp "sorun yok gelebilir, ama ne yapacağımızı bilmiyor" dedi. Sen öyle san demek gelse de içimden demedim.

  "Böyle şeylere alışkın mı ki" diye alayla konuşan Bartuya baktım. Tek kaşımı kaldırıp "Emin ol daha fazlasını gördüm bir gün gösterebilirim istersen" dedim meydan okuyarak kollarımı önümde birleştirmiştim. Eğer sokakta karşımdaki kişiler 7 kişi olmasaydı bu halde olmazdım ki o iki kişinin haftalar boyunca kalkamayacağını da biliyordum işimi halledersem iyi hallederdim. 1 kişiye de zarar vermiştim yani yine iyi kurtulmuştum.

Meydan okumamı beklemediğini şaşkınlığından anladım. Sonra alaylı haline dönüp yüzümü gösterdi. "Bence önce kendini korumalısın bana meydan okumadan önce bir düşün dövüşme dersi verebilirim belki o zaman kendini korumasını öğrenebilirsin." Dediğinde ne kadar alaylı da konuşsa beni mi düşünmüştü yoksa beynim artık beni mi terk ediyordu. "Merak etme gayette iyi biliyorum ayrıca Yankı bileceğim kadarını biliyorum ben, sorun yok." Dedim. Şüpheyle baktı.

  Şimdi ben yine Mutlunun arkasında mı gidecektim.

  "Bir dakika bir dakika bu bisiklet kimin bu daha önce burda yoktu." Diyen Mutluya baktık hepimiz. Ona döndüğümüzde gri bir bisikletin önünde duruyordu. "Harbi bu arada bu bisiklet kimin." Dedi Işık. Herkes birbirine bakarken bir anda bana döndüler.

Sokak Nöbetçilerinin ArasındanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin