pembe, uyumlu saçlar

812 116 124
                                    

30 oy, 25 yorumm

yine uzun ve tatlıs bir bolumle geldimm, bol bol yorum yapın lutfen !! ⭐

minho'dan

jisung'la birbirimize sarıldığımız yataktan kalktığımızda çoktan iki saat olduğunu ve annesinin biz uyanmadan önce geldiğini fark etmiştik. jisung annesinin evde olduğunu fark ettiğinde çok normal davranmış ama ben sanırım biraz utanmıştım. sonuçta sevgilimin annesi bizi koltuklarında sarılarak uyurken görmüştü. yine de annesi hiçbir şey olmamış gibi davramış, biz uyurken yaptığı yemekleri masaya koyarak doyurmuştu bizi bir güzel.

sonra ben de çok oturmadan jisung'la vedalaşmış, eve geçerek yarım bıraktığım ders çalışmamı tamamlamıştım.

gece uyumadan jisung'la konuşurken aklıma saçını boyamak istediğini gelince sabah olduğunda kahvaltımı yaparak hemen bir markete gidip bir kadının yardımıyla jisung'a güzel, istesiği renkten bir saç boyası alarak tekrar jisungların evinin yolunu tutmuştum.

iki gündür günlerimi jisung'la geçirdiğim için kendimi iyi hissediyordum.

elimdeki poşetle beraber kapıyı çalmak için elimi kaldırdığımda elim havada kalarak kapı açılmış, annesiyle göz göze gelmiştim. ağzımdan şaşırdığım için bir nida çıkarken "merhaba," demiştim. "minho, hoş geldin oğlum, geç. ben de çıkıyordum dışarı."

"evet, geçeyim. teşekkür ederim. görüşürüz." diyerek el salladım. jisung annesinin sesini duyunca aşağı inmiş olacak ki arkamı döndüğümde ıslak saçlarıyla karşımda duruyordu, muhtemelen duş almıştı.

"aa minho, hoş geldin!" diyip zıplaya zıplaya yanımıza geldiğinde annesi, "ben gidiyorum, iyi eğlenceler ballarım size." diyerek el sallamış ve kapıyı kapatmıştı. annesi gittiğinde jisung'a dönerek belinden tutarak gülümsemiştim.

mis gibi kokusu eve dağılmıştı sevgilimin.

"hoş geldin balım! iki gündür geliyorsun sürekli alıştırma beni bak, hep isterim sonra." diyerek güldüğünde dudaklarımı gülüşüne bastırmıştım. "alış bebeğim, sadece bana alış."

"poşette ne var?" dediğinde poşeti kaldırarak "sürpriz." dedim.

"oha oha o ne, bakayım!" poşeti elimden almaya çalışırken poşeti yukarı kaldırmış, ulaşmamasını sağlamıştım. "bi' dur ya."

"ya aşkım!"

"önce bir öpeyim," poşeti yanımda duran sehpaya bıraktıktan sonra jisung'un almasına izin vermeden belinden tutarak dudaklarına yapışmıştım. o da bana uyum sağlayarak ellerini yanaklarıma koymuş ve yanaklarımı sevmeye başlamıştı. onu geri geri ilerletirken bir elimden belinden yavaşça kayarak kalçasını bulmuş ve sıkmıştı ister istemez.

dudaklarıma beklemediği için bir inilti bırakmasıyla gülmüş, dudaklarından nefes almak için ayrılmış ve beklemeden tekrar alt dudağını dudaklarım arasında emmeye başlamıştım.

öpüşmemiz kısa süre sonra fransız öpücüğüne döndüğünde nefes nefes bendem ayrılmasıyla hiç beklemeden gözlerimi açtım kızarmış dudaklarını ve yanaklarımı görmek için. çok hoşuma gidiyordu onu öpüştükten sonra izlemek. o ise gözlerini açmadan nefeslerini düzenlemeye çalışırken gözlerini açıp bana baktı. "bakma."

"çok güzelsin." dediğimde kollarını boynuma sararak sarılmıştı bana. kulağımın altına ıslak dudaklarıyla bir öpücük kondurması hoşuma gitmişti. ellerimi tişörtünün içinden sokarak beliyle oynamaya başladım. "poşete bakalım mı?" diye fısıldamasıyla kahkaha atarak ayrılmıştım ondan.

sweater weather, minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin