ben de senin enayinim

483 74 38
                                    

iyi okumalarrr

sabah hiç zorlanmadan, erkenden uyandığımızda kahvaltı yapmış, beraber hyunjin'in bize geldiğimiz günden beri anlattığı şelaleye gitmek için yola çıkmıştık. yol uzundu bu sefer ama hyunjin yine de bize göstermek için çok hevesliydi, biz de merak etmiştik doğal olarak.

bu sefer arabada minho arkaya oturmuştu. biraz daha uyumak istediğini söyleyerek de kucağıma koymuştu kafasını. bacaklarıma dağılan güzel, pembe saçlarıyla oynuyordum.

ve evet, saçlarımız hâlâ pembeydi. boyadıktan sonra rengi aksa bile bir araya gelip boyanmıştık. buraya gelmeden önce de boyamıştık.

"ne kadar kaldı ya?" diye sordum sesimi çok yükseltmeden. "geldik geldik, uyandır manitanı."

"nasıl uyandıracağım?" diyerek dudaklarımı yüzerken minho'yu uyandırmaya kıyamama güldü jeongin ve hyunjin.

onlar arabadan indikten sonra tek kalmamızla ellerimi yanaklarında birleştirdim ve yüzüyle oynadım. yanaklarını sıkarak dudaklarını öne çıkardım ve zor da olsa eğilerek dudaklarına üst üste öpücük bırakmaya başladım.

dudaklarımızın temasıyla minho gözlerini açmış ve kendine gelmeye çalışırken gülümsemişti bana doğru. "uyan hadi, gelmişiz."

"çok rahat uyudum." dedi dikelirken. "fark ettim. bir yerin tutulmaz umarım aşkım." dememle gülmüş ve kafasını sağa sola sallayarak reddetmişti beni.

sonrasında arabadan inerek çocukların yanına gelmiştik, onlar telefonla az ilerideki şelalenin fotoğrafını çekerken ben ağzımı şaşkınlıkla açarak sevgilime döndüm. "voa, gerçekten çok büyük bu."

"evrt öyleymiş, gel yakından bakalım." dedi ve belimden tutarak ilerletti beni. birkaç çalının arkasına geçerek şelaleye yaklaştığımızda suyun birbirine çarptığında çıkan sesler hiö rahatsız etmiyordu. aksine hoş bir senfoni gibiydi geliyordu kulağa.

minho arkamda ellerini belime koymuş dururken ben de şelaleyi izliyordum. jeongin yanımıza gelerek fotoğrafımızı çekti ve bize gösterdi. güzel çıkmıştık gerçekten. ama bir şey söyleyemedim çünkü konuşsam da sesimi su seslerinin bastıracağına emindim.

"bak bebeğim gökküşağı var şurada." dedi kulağıma doğru minho. eliyle işaret ettiği yere baktığımda gökkuşağını görmemle gülümsedim ve boynumun yanında duran sevgilime baktım, gülümseyerek yanağına buse kondurdum ve "çok güzel!" diye bağırdım.

"sen de öyle." dedi ama duymamış gibi yaptım. hep böyle yapıyordu, ben bir şeye güzel diyordum sonra o da bana güzel diyordu. utanıyordum başlarda ama şimdi alıştığım için utanmıyordum. onun gözünde güzel olduğumu biliyordum ve bu benim kendimi sevmeme sebep oluyordu.

birkaç fotoğraftan sonra geri arabanın olduğu yere gelmemizle hyunjin ve jeongin'i sohbet ederken bulduk. bizim geldiğimizi fark ettiklerinde bize doğru döndüler.

"yemek yiyelim mi isterseniz?" diye sordu jeongin. ben cevap veremezken, çünkü aç mıyım bilmiyorum, sevgilim benden önce cevap vermişti. "açsanız yiyelim, aç değilseniz de yiyelim. benden çünkü."  demesiyle güldüm.

"bu hyunjin ayı gibi yiyor sevgilim emin misin?" dedim baş parmağımla suçlarmışcssına hyunjin'i gösterirken. "eminim."

sonra arabaya bindik, yemek yemek için güzel bir yere geldik. hyunjin seçmişti burayı yine. sadece 2 gündür buradaydık ama bizi getirdiği yerler gerçekten güzeldi.

sweater weather, minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin