Yedinci Bölüm: Küçük bir oyun

67 24 3
                                    

'İnsan,

ait olduğu yeri bulunca

fırtına diniyor, savaş bitiyor,

bir bahar başlıyor sonra...'


Yeni ev, yeni bir şehir eski bir aşk ve yeni umutlar...

Cundaya yerleşirken, hayalimi gerçekleştirmek en büyük isteğimdi, yanına bir tik atabilirdim artık.

Ankara da okulumu bitirip, yıllardır özendiğim istediğim avukatlık rütbesine erişmiş, baktığım davaların üstesinden gelebilmiştim.

Bu süre zarfında kurtulamadığım takıntılarım, baro camiasında 'takıntılı avukat nazende' lakabını almama sebep olmuştu.

Yaşımın genç olması, okulumu uzatmadan birincilikle bitirmem ve aldığım zorlu davalarından üstesinde kalkabilmem bir çok iş teklifinin önünü açmışken, bir süre meslekten uzak kalmak isteyip taşınmam gerektiğini söylemem ise ayrı bir bomba etkisi yarattı.

Genç yaşımda böyle bir ivme edinmem kariyerimin önünü açabilecekken hiç bir iş teklifini kabul etmeden, büro açmadan Ankara'dan taşınmam herkesi şoka uğrattı.

Bazıları bu başarıyı kaldırmadığımı, zor müvekkillere katlanamadığım ve tehditlere dayanamadığım için bunu yaptığımı düşündü ama işin aslı asla bu sebepler değildi, mesleğime aşıktım ve asla bırakmak gibi bir niyetim yoktu.

Sadece artık bazı yarım kalmışlıkları tamamlamam gerekiyordu.

Artık tamamlanmaya ihtiyacım vardı.

Bunca zaman geçmesine rağmen geçen dönemde elbette egemenin beni izlediğini, ne yapıyorsam haberi olduğunu elbette biliyordum.

Bu yüzden cundaya geleceğinden, burada hikayemizi yeniden yazacağımıza adım kadar emindim.

Yeni hayatıma uyandığım ilk günümdü bugün, her şey çok yeni olmasına rağmen, gözlerimi açtığımda bana ev sıcaklığını hissettiren odama bir kez daha şükür ettim.

Alarmsız bir şekilde saat 7 de uyandım, önce banyoda olan tüm işlerimi hallettim, o sırada ayaklarıma sürtünen oğlum 'bambi'yi kucaklayıp sımsıkı sarıp öpmeden duramadım tabi,

Üstümü değiştirdim, bambinin mamasını, suyunu ve kumunu hallettikten sonra evdeki tüm işlerimi halledip kapıyı kitleyip arabama ilerledim.

Saat 8:15 i gösterirken kafenin bir alt sokağına arabayı park ettim.

Sabahın sessizliğinden, sakinliğinden  midir bilmem ama, denizden gelen dalga sesleri o muhteşem koku sessizlikle öyle güzel harmanlanmıştı ki mest olmamak elde değildi.

Ankara'dayken en çok denizi, kokusunu özlemiştim, egemenden sonra.

Kafeye vardığımda, ilk işim camları açmak, makineleri çalıştırmak oldu.

Hayalimden, hayalimizden bile daha güzel oldu, görüyor musun abi başardım dedim içimden, biliyordum görüp gurur duyuyordu benimle.

Masaları temizledim, eşyaları yerleştirdim her şey hazırdı kapıya gidip camda asılı olan kartı 'açık' kısmına çevirdiğimde yüzümde yine büyükçe bir gülümseme, içimde sonsuz bir gurur vardı.

Ben kendi kendime gülerken, yan taraftan yine aşina olduğum o neşeli ses çalındı kulaklarıma.

- Nazende abla günaydın, nasılsın

EFULİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin