On Dördüncü Bölüm: Ekin Demirkan

21 3 29
                                    


Ekin Demirkan'dan;

Hayata kaç sıfır geride başladığımı üçten sonra saymayı bıraktım.

Gözlerimi dünyaya açtığım an annemden, ikizimden ayrıldım yıllarca acısını içimde, en derinlerimde hissetmeme rağmen yanında olamamanın acısını taşıdım yüreğimde.

Büyüdükçe beraber olma isteğim daha da arttı, aynı evde büyüsek nasıl olurdu, çok mu kavga ederdik yoksa birbirimizi çok mu severdik diye düşünmekten kafayı yemeye çok yaklaşmıştım.

Yıllar sonra, hiçte tesadüf olmayacak bir şekilde çıktım karşısına, yıllar boyu ben az da olsa tanıma fırsatı buldum eflini, ama eflin beni, aynı karında büyüdüğü ikizini hiç tanımadı.

Tek yumurta ikizleri olmamıza rağmen bir mucize gibi, bir erkek bir kız olmuştuk.

Eflini ilk gördüğümde karşımda ayna varmış gibi hissettim, aynı saç rengi, aynı göz renkleri mimiklerimiz bile o kadar aynıydı ki.

Yıllar sonra uzaktan görmüş olmama rağmen hiç bu kadar tamamlanmış hissetmemiştim.

Peki biz neden doğduğumuzda ayrı düşmüş, ayrı büyümüştük ve en kötüsü eflin beni öldü biliyordu.

Hepinizin, merak etmiyorum demesine rağmen eflinin ve büyüdükçe benimde en merak ettiğim konu buydu aslında, sizlere şöyle özetlemeye çalışayım.

Annemiz, babamızla görüşürken babamın işlerini öğrendiği için onu terk ediyor,

 Babamın pek parlak işler yaptığını söyleyemem, bu durumda annem pek haksız sayılmaz.

Daha sonra eflinin babasıyla yani yıllarca babası olarak bildiği kişiyle evleniyor, yıllar sonra babamla  iletişim kuruyorlar bir kere de olsa görüşmeye ikna oluyor  annem, bize hamile kalıyor o gece.

Bir daha görüşmüyorlar annem hamile olduğunu babamdan gizliyor, öğrenirse bizi almasından korkuyor, ki tahmin ettiği gibi de oluyor.

Babam annemin hamile kaldığını öğreniyor, annemin kontrole gittiği hastaneyi öğrenip doktorundan hemşiresine kadar her şeyi hazırlatıyor doğumda benim öldüğümü söyleyip beni kaçırıyor, aslında hedefi hep eflinmiş bunu çok sonradan öğrenmiştim.

O hastaneden çıktığım günden sonra başlamış aslında kabusum.

Babam, annemin onu terk edişinin bütün acısını benden çıkardı, bütün o zenginliğin içinde gecelerce aç uyuduğum, sürekli dövüldüğüm berbat bir çocukluk geçirdim.

İlk o zamanlar başladım şükretmeye iyi ki beni almış yoksa benim küçük kız kardeşim nasıl dayanırdı bu kadar acıya.

Büyüdükçe, kaçmak için olan umudum artıyordu, kaçıp kurtulacaktım kız kardeşimi annemi bulup onlarla çok güzel  bir hayat geçirecektim, yaşayamadığım çocukluğum onlarla birlikte tekrar hayat bulacaktı.

Ama hiç bir şey hayal ettiğim gibi olmadı.

Her şey o gece son buldu.

17 yaşımızda eflinin ailesi acımasızca hayatını kaybetti.

Her şeyi duydum gördüm ama engel olamadım reşit değildim, hiç kimseye gidemezdim durduramazdım.

Babamız acımasız planını o gün gerçekleştirdi, eflinin odasında olduğundan emin oldu annemizi evden çıkardı yerine yanmış başka bir ceset koydu.

O gece ne sırtımdaki bıçak kesikleri ne vücudumun farklı yerindeki morluklar, kalbimde hissettiğim acının yerine geçemedi.

Eflinin çığlıklarına karıştı çığlıklarım, o gün ilk kez fiziksel olarak olmasa da ikizimin can acısını en derinlerimde hissettim.

Sürekli uzaktan gördüm eflini, babamın bana yaptığı en büyük kötülüklerdendi uzaktan uzağa eflini izletmek, ailesiyle ne kadar mutlu olduğunu, çok sevilen bir çocuk olduğunu hem anlattı hem de sürekli uzaktan uzağa izletti bana.

18. yaş günümüzde artık kurtulmak, kaçmak için bütün ümitlerim filizlenmişti reşittim gidebilirdim.

Bütün doğum günlerimden nefret ettim, her doğum günümde babamın normal günlerde yaptıkları yetmezmiş gibi 5 belki de 10 mislini yaşatırdı bana.

Annemin onu terk edişini, kız babası olmak istediğini ama kızına bir kere bile sarılamayışının bütün hesabını hep benden kesti.

Bütün iplerin koptuğu gündü 18. yaş günümüz, kaçmak için her şeyi hazırlamıştım yanımda fazlasıyla para, gizlice aldığım araba anahtarı evden nasıl çıkacağım bütün planım hazırdı.

Gece tam 00;00 da babam odaya gelir o sene kaç yaşına girdiysem o kadar kemerle vururdu sırtıma, vücuduma hırsını çıkarırdı hep.

O gece tam 18 kemer darbesi yedim vücuduma, dayanabildiğim kadar dayanır daha sonrasında cenin pozisyonu alıp yüzümü koruyabilirdim sadece.

Babam odadan çıktıktan sonra yerde ne kadar sessizce ağladım iç geçirdim hiç bilmezdim, sadece tek isteğim hissettiğim acıyı eflinin de hissetmemesi olurdu.

Çünkü ikizler birbirlerinin acısını her zaman hissedermiş.

Bu kadar süre sabretmemin en büyük etkeniydi eflin, her sene doğum günümüzde bir kayıt çektim ona yanıma aldığım çantada sadece onlar vardı, yıllar sonra karşısına çıktığımda masum olduğuma inanmasını sağlayacak o kayıtlar.

O gece odamdan atlayarak kaçtım evden 2 sokak aşağıda olan arabaya bindim, bir kere bile arkama dönmeden son hızla uzaklaştım ordan.

Hayatımın belki de en büyük dönüm noktasıydı o gece.

Kaçtığım uzaklaştığım için sevinirken, bir polis çevirmesine girdim.

Kaçmadım, kaçamadım yediğim darbelerden dolayı titreyen vücudum elbette dikkatlerini çekti,

Ellerim direksiyonda tir tir titriyor, camım yarı açık öylece önüme bakıyordum.

Ehliyet ruhsat soran bir polis amirinin sesini duydum önce;

-Baş komiserim buraya bir bakabilir misiniz?

Sonra yavaş yavaş yürüyen ama heybetli çıkan o ses doldu kulaklarıma;

-Delikanlı, in bakalım arabadan 

Arabadan zorlanarak indim, artık titreyen vücuduma hakim olamıyordum sanki iki-üç adım attım ya da atmadım karşımdaki adama baktım sesimi bile çıkarmadan dudaklarımı oynattım

' Lütfen bana yardım et'

Gözlerim  kapanmadan önce dikkatimi çeken son şey üniformasındaki rütbesi, adı ve soyadıydı.

Baş Komiser Mehmet Demirhan.









EFULİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin