2. BÖLÜM

481 54 158
                                    


            Büyüklerin gidişinden sonra konakta sadece kızlar ve kuzenleri kalmıştı. Birde kapının önünde bekleyen adamlar.

Zelal elinde çay tepsisiyle mutfaktan çıkıp avluda oturan kızların yanına gitti. Çayları dağıtıp oturdu. Kızlar sohbet ediyor gülüşüyorlardı. Ama Sosın bir heykel gibi oturduğu yerde duruyor,uzaklara bakıp kımıldamıyordu.

Zelal ablasına omuz atınca Sosın irkilerek ona döndü. Zelal otuz iki diş sırıtarak ablasına göz kırptı. Biliyordu, ablası günlerdir gözünün önünde eriyip gidiyordu. Ama hiçbir şey yapamıyordu. Bu da onun canını çok sıkıyordu.

Sosın acı acı tebessüm etti kardeşine.
"Hayırdır yine munzurluğun üzerinde."

Zelal dudak bükerek,
"Viii, ne munzurluğumu gördün? Teesüf ederim." dedi.

Sosın içten bir gülümsemeyle,
"Ne yaptın kardeşime? Hemen çık içinden. Çünkü benim kardeşim bu kadar uslu biri hiç olmadı." dedi.

Zelal kendini göstererek,
"Tew?" (Hiç?) dedi.

İki kardeş gülüşürken Zelal'in telefonu çaldı. Arayanı görünce içini bir korku kapladı. Telefonu açıp kulağına götürdü.

"Efendim baba."

"Zelal kızım, cüzdanımı ve sigara tabakamı evde unutmuşum. Şero ağanın adamını alması için göndereceğim haberin olsun."

Zelal tuttuğu nefesini bırakıp rahatladı. Kalp atışları normal seyrine döndü.

"Tamam baba gönderirim."

Deyip telefonu kapattı.

Sosın kaşları çatık bir şekilde merakla kardeşinin yüzüne bakıyordu.

Zelal,
"Babam, cüzdanını ve sigara tabakasını unutmuş. Şero ağanın adamını alması için göndereceğini söyledi." dedi.

Sosın'ın çatık kaşları düzeldi.
"Kapıdakilere de söyle sonra arbede çıkmasın." Dedi.

"Doğru dedin. Terbiyesizlik etmeyelim adamlara. Ayıp olur."
Diyerek ayağa kalkıp avlu kapısına yürüdü.

Adamları Şero ağanın adamını içeri almaları için tembih etti ve ablasının yanına geri döndü.

 
                        ***

      Şero ağanın konağında kadınlar için şark odası hazırlanmıştı. Erkekler dışarıda bir karara varmaya çalışırken kadınlarda içerde Şero ağanın karısı Sara hanımla oturuyorlardı. Sara hanım gülümseyerek misafirlerine hâl hatır sordu.

"Hun bi xer hatini xanimno. Hun çawa ni?" ( Hoş geldiniz hanımlar. Nasılsınız?)

Seve hanım cevap vereceken Bahoz ağanın karısı Bejna hanım araya girip cevap verdi.

"Nav xereda bi xwuşkamin." (Hoşbulduk bacım)

Seve hanım sabır çekerek yerine oturdu. Bejna hanımın gözü Seve hanımın giyimine takıldı. Yüzünü buruşturarak içinden, ' Şuna bak sanki düğüne gelmiş. Resmen bize nisbet yapıyor. Bunların ar damarı çatlamış. Allah benim kızımın belasını versin. Beni nasıl insanlarla yüzgöz etti. Ağ Dilşa ağ. Rezil ettin bizi.' diyordu sinirle.

Her iki tarafta birbirlerine nefretle bakıyordu. Sara hanım sohbet edip onları yumuşatmaya çalışsa da ortamda ki gerginlik bir türlü gitmiyordu.

Avluda da durum aynıydı. Berat iki kızı da vereceksiniz dedikten sonra Malik ağa ve yanındakiler deliye dönmüşlerdi. Şero ağa her iki tarafı da sakinleştirmeye çalışsa da nafile çabaydı. Berat ve Mirhat çoktan burun buruna gelmişlerdi bile. Burunlarından soludukları nefesleri bile duyabiliyorlardı.

URFA ÇİÇEĞİ Where stories live. Discover now