12. BÖLÜM

289 30 20
                                    


      Sosın kendisine deli gibi yaklaşan adamdan kurtulmak için geriye küçük bir adım daha attı. Sırtı duvara çarpınca kaçışının nafile bir çaba olduğunu iyiden iyiye anlamıştı.

Berat ölüm saçan gözlerini kızın gözlerine dikmişti.

"Sen Zeran kızı..." Dedi derin bir soluk alarak. "Neyin peşindesin?"

Sesi bakışlarına nazaran daha sakin çıkmıştı.

Sosın içine kaçan sesini bulunca fısıltıyla karışık konuştu.

"Yemin ederim ben o adamı tanımıyorum."

Berat yine derin bir nefes alıp verdi.

"Tanımadığını bende biliyorum." Elini kızın arkasından ki duvara vurup tısladı bu defa.

"Neden her kese bekarım diyorsun?"

Sosın'ın gözleri korkudan büyüdü. Duymuşmuydu Berat kadınlarla konuşmasını? Bu yüzden mi bu kadar öfkeliydi?

Sosın dudaklarını oynatıp bir şey diyecekken Berat onu dinlemeden tekrar konuştu. Ama bu kez sesinde hüküm vardı.

"Bana bak Zeran kızı, beni iyi dinle. Her ne kadar istemesem de karım oldun. Önce diline hakim olacaksın. Ettiğin her sözü yaptığın her hareketi ölçüp biçip yapacaksın. Çünkü yaptıkların ve söylediklerin artık sadece sana ait değil."

Arkasını dönüp gitmek için adımladı. Sosın ne zamandan beridir tuttuğunu bilmediği nefesini üfledi havaya.

Berat bir şey unutmuş gibi tekrar karısına döndü.
"Bir şey daha. Bir daha böyle oynadığını görmeyeceğim!"

Berat gittikten uzun bir süre sonra Sosın kendini toparlayabilmişti. Titreyen ellerini sakinleşmek için sıkıp bıraktı. Artık bir şeyden kesinlikle emin olmuştu. Tanımadığı kocasının gözüne batmayacaktı.

     Düğün git gide eğlenceli bir hal alıp bitmeye yaklaşmıştı.
Girişten siyah takım elbisesiyle oldukça göz kamaştıran birini gördü Zelal. Ağlamamak için kendini zor tutu. Gelen adam gelin ve damadın masasına yaklaştıkça Zelal kendini tutmakta daha da zorlanıyordu.

Masaya gelince,
"Hayırlı olsun." dedi kendinden utanan bir sesle.

Zelal cevap vermeden dolu gözlerle yere bakıyordu yalnızca.
Bawer boğazını temizleyerek son derecede keyifli bir tonla elini uzatıp,

"Sağ ol Mirhat Zeran." dedi.

Mirhat Bawer'in uzattığı ele nefret dolu bir bakış attı. Ardından bakışlarını adamın gözlerine çevirdi. Elini uzatıp Bawer'in elini var gücüyle sıktı.
Bawer de sımsıkı sardı Mirhat'ın elini. Kayınçosuna nazaran onun yüzünde keyifli bir gülüş vardı.

Mirhat kardeşine baktı. Bir umut belki yine o güzel cıvıltılı sesinde kendi ismini duyardı.

Zelal kendini toplayarak buz gibi bir ifade takındı. Mirhat kardeşinin bu ifadesiyle neye uğradığını şaşırmıştı. Ona böyle bakan biricik kardeşimiydi? Sonra kardeşini koruyamadığı geldi aklına. Bundan daha beterini hak ettiğini haykırdı içinden kendine.

"Sağ ol Mirhat ağa."

Kardeşinin buz gibi sesiyle kendine geldi genç adam. Bir şeyi çok iyi anladı Mirhat. Kardeşi onu af etmeyecekti. Elinde tuttuğu takı setinin kutusunu masaya bırakıp arkasına bakmadan düğün alanından çıktı.

Arabanın kapısını açıp binecekken arkasından biri kapıya vurup tekrar kapattı. Dönüp bakmaya bile fırsat bulamadan Derya kolundan tutup Mirhat'ı kendine çevirdi.

URFA ÇİÇEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin