7. BÖLÜM

328 32 3
                                    

 
       Konakta ki koşuşturmacaya aldırmadan balkondaki sedire oturmuş elindeki fıstıkları efiyetle yiyiyordu Zelal. Annesinin ve yengesinin konuştuğunu duyunca hafif kulak kabarttı konuşmalarına.

"Nereye götürdün onları Nazê?"

Nazê hanım kimse var mı diye etrafı kolaçan edip,
"Bağ evine gönderdim. Bizim konakta da durmaları doğru olmazdı. Mirhat öğrenirse gebertir Azad'ı ondan dedim bağ evi hepimiz için en iyisi jinbira." dedi.

Seve hanım minnetle eltisine baktı.
"Vallah senin hakkın ödenmez. Allah senden razı olsun."

Zelal'in dudakları duyduklarıyla yukarı kıvrıldı. Annesi yine biricik oğlunu düşünüyordu. Bu gün kızı istemediği hâlde nişanlanacaktı ama o yine oğlu için en doğru olanı düşünüyordu. Ne acı bir tablo dedi içinden.

Diğer taraftan Sosın yavaş yavaş kendini toplamaya eskisi gibi olmaya çalışıyordu. Arada bir Berat'ı hatırlayıp içini korku kaplasada kendini toparlamayı bir şekilde başarıyordu. Kardeşinin dün alışverişte yaptıkları ve arabada söyledikleri tüm gece aklını kurcalamıştı. Ama uyanır uyanmaz kendini nişan hengamesin de bulunca bir türlü sormaya fırsat bulamamıştı. Gidip bizzat sormaya karar verdi. Taş merdivenlerden yukarı çıkarken kardeşini balkonda oturmuş fıstık yerken bulunca şaşırıp kaldı. Eliyle ağzını kapatıp Zelal'e doğru adımladı.

Zelal şaşkın ablasını görünce içinden kahkaha atmak geldi. Ama kendini tutarak fıstık tabağını Sosın'a uzattı.

Sosın bir tabaktaki fıstıklara bir de delirmiş gibi sırıtan kardeşine baktı. Tabağı Zelal'in elinden alıp yanına oturdu. Elini kardeşinin alnına koyup ateşine baktı. Zelal ablasının elini alnından çekti.

"Merak etme ne hastayım ne de delirdim. Ama bundan böyle delirtmeyeceğim tek bir kişi bile kalmayacak. En başta da o annen ve babanı. Sonra da o beni kaçıran pislik ve ailesini."
Dedi hırstan gözleri kararırken.

Sosın şaşırsa da bir şey diyemedi. Zelal sonuna kadar haklıydı. Ama ne yaparsa ne ederse de sonucun değişmeyeceğini biliyordu. Bu yüzden boynunu eğmiş verilen hükmü kabul etmişti. Kardeşinin böyle yaparak sadece kendine zarar vereceğini düşünüyordu.

Elini Zelal'in dizine koyarak yüzünü ona döndü. Zelal ise konakta ki koşuşturmayı izliyordu.

"Bana sorarsan Zelal, her ne yapıyorsan ve ne yapacaksan vaz geç. Kendine zarar vermenden korkuyorum xwuşkamin." (Bacım)

Zelal ablasına bakmadan elini ablasının eline koydu.

"Xwuşkamin ez tiştek xerap nakim, tû ne tirsî." (Bacım ben kötü bir şey yapmıyorum, sen korkma.)

Dedi ve ayağa kalktı. Gözünde ki fer sönmüş bir halde ablasına baktı.

"Hadi odama gidelim. Nişan için hazırla beni. Malûm ben çok heyecanlıyım ya yapamam."

Sosın kendine mi yansın kardeşine mi yansın bilemedi. Kardeşi gözlerinin önünde delirmek üzereydi ama onun elinden bir şey gelmiyordu. İçi parçalandı Zelal için.

Zelal ablasının kolundan tutup kaldırmaya çalıştı.

Kaldıramayınca,
"Kilo mu aldın sen? Kaldıramıyorum artık seni."dedi şakayla karışık.

Sosın'ın solgun yüzünde küçük bir tebessüm belirdi.

"Kimi delirteceğini bilmiyorum ama beni delirteceğin kesin."

Zelal ablasına göz kırpıp,
"Bak seni hayatın boyunca yalnız bırakmamak için gelin gideceğin eve gelin gidiyorum. Kıymetimi bil." dedi.

Sosın Zelal'in yaptığı şakaya yüzünü buruşturdu.
"Aman ne güzel."

URFA ÇİÇEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin