5. BÖLÜM

352 35 32
                                    

  
      Güneşin doğuşuyla insanlar yeni yeni uyanırken iki gecedir uyumadan pencerede durup dışarıyı ıslanmış gözlerle izliyordu. Ne odasından çıkmıştı nede yanına gelen kimseyle konuşmuştu. Yemek te yemeyince Derya ona zorla da olsa birşeyler yedirmeyi başarmıştı.

Hava yavaş yavaş aydınlanırken odasının kapısı çaldı. Gidip kapıyı kendi açtı. Derya hiç bir şey söylemeden içeri girdi. İki gecedir uyuyamıyordu. Zelal'in başına gelenleri bir türlü hazmedemiyordu artık. Aklını kurcalayan şeyi birden söyleyiverdi.

"Ağamıza haber verirsek seni de Sosın'u da kurtarır bu berdel belasından."

Zelal duyduklarıyla şaşırdı. Şaşırsa da bu doğruydu. Kimse ağaya bir şey söylememişti.  Derya'ya baktı umut kırıntıları ile.

"Yapa bilir mi?" Dedi zorla çıkan sesiyle.

Derya umut dolu gözlerini genç kızın kızarmış gözlerine dikti.
"Ondan başka kimse yapamaz."

Onlar umutla konuşurlarken içeri bütün öfkesiyle Seve hanım girdi. Kızlar korkuyla yerlerinden sıçradılar. Seve hanım önce Derya'nın elindeki telefonu aldı. Ardından komodin de duran Zelal'in telefonunu aldı.

Derya dehşetle telefonuna atılsa da Seve hanım engel oldu.

"Bunlar düğünler bitene kadar bende kalacak. Kan davası çıkmasın diye oldu ne olduysa zaten. Daha fazla rezilliği kaldıramayız. Kimse ağama haber falan vermeyecek. Eğer veren olursa demedi demesin sonra."

Sözlerini bitirince odadan çıkıp gidecekken aklına gelen şeyle durup kızlara döndü.

"Bu gün düğün için alışverişe gideceğiz. Bejna denen o kadın dün gece aradı beni. Seni de Sosın'ı da getirmemi istedi. Neymiş gelinleriymiş. Peh..."

Söylene söylene çıktı odadan.

Zelal tekrar yıkılmıştı. Ailem dedikleri yine onu yüz üstü bırakıyordu. Zelal bunu da bir kenara yazarak çöktü yatağına. Derya kuzeninin önüne çökerek ağladı.

"Ben sadece seni korumak istiyorum. Ama yine başarısız oldum. Allah benim belamı versin."

Zelal ağlayan kuzenine sarılıp onu sakinleştirmeye çalıştı. Kendisi artık ağlayamıyordu bunu fark etti. Acı acı tebessüm ederek,
"Yemin ederim sen elinden geleni yaptın Derya. Ama insan kaderinden kaçamıyor işte. Ne derdi nenem. Qeder venda qismet venda êcel venda. (Kader kayıp kısmet kayıp ecel kayıp) Bunları kimse bilemez." dedi.

Derya anladığını belirterek kafasını salladı. Gözyaşlarını silip odasına gitti. Zelal yalnız kalınca yatağına uzandı belki biraz uyuyup bu olaylardan az da olsa uzaklaşabilirdi.

     Sosın odasında oturmuş annesinin kendine getirdiği kahvaltıyla bakışıyordu. Bir anda yeni evlendiği kocası geldi aklına korkudan tüyleri diken diken oldu. Bundan yedi ay önce görmüştü Berat'ı.

Arkadaşının ağabeyi evleniyordu ve onları da davet etmişlerdi. Bir ara onların masasına baktığını görmüştü. Bundan rahatsız olmuşsa da kavga çıkmasın diye kimseye çaktırmamıştı. Tuvalete gittiğinde Berat'ın birini sıkıştırıp dövdüğüne şahit olmuştu. Koşarak oradan uzaklaşsa da o gün bu gündür içinde Berat Zana'ya karşı hep bir korku vardı.

Açılan kapıyla irkildi. Gelen Salih amcasının karısıydı.

"Roj baş rindamin." (Günaydın güzelim)

Sosın zorda olsa tebessüm etmeye çalışarak cevap verdi.
"Roj baş jinmam." (Günaydın yenge)

"Nasılsın bugün?" Dedi şefkatle Nazê hanım.

URFA ÇİÇEĞİ Where stories live. Discover now