11. BÖLÜM

349 37 15
                                    


           Düğünün olacağı mekan yavaş yavaş dolarken Bawer ve Yusuf gelini kuaförden almak için berberden ayrıldılar.

Onlar tam çıkarken dört tane son model araba önlerinde durdu. Bawer ve Yusuf ne olduğunu anlamaya çalışırlarken arabaların kapıları açıldı.

İlk inen yakışıklılığıyla göz kamaştıran Mirsait oldu. Bawer dostunu görünce yüzünde sıcak bir gülümseme belirdi. Sırasıyla Levent, Halid ve Zinar da arabalarından indiler. Hepsi podyumdan fırlamış mankenler gibilerdi. Kusursuz ve yakışıklı.

Bawer sırasıyla dostlarına sarılıp selamlaştı.

Levent Bawer'in sırtına vurup,
"Yakıyorsun Bawer ağa." dedi.

Yusuf boğazını temizleyerek,
"Benim kadar olamasa da olmuş işte." dedi muzipçe.

Genç adamlardan kahkahaların duyulması uzun sürmedi.

Bawer dostlarına tek tek bakarak,
"Gelmeniz benim için ne kadar önemli bilemezsiniz. Düğünüme sizden başka kimsenin gelmesini bu kadar istemezdim." dedi.

Mirsait gülerek Halid'e baktı.
"Vallah üçümüzü bilmem ama bunu çok iyi tufaya getirmişsin. Helal olsun Bawer hâlâ formundasın."

Halid yüzünü ekşiterek,
"He lan. Katakulliye getirdi." dedi.

Zinar güneş gözlüğünü çıkarıp yan bir bakış attı Halid'e.

"Sen de her fırsatta atlıyorsun be bira (erkek kardeş)."

Levent saatine bakıp,
"Bir az daha muhabbet edersek gelin kuaförde geceleyecek." dedi.

Bawer ve diğerleri arabalara atlayarak konvoy halinde kuaföre doğru yol aldılar.

Kuaförün önüne gelince son ses Disa Dilan açıp kornalara bastılar.

Kuaförün penceresinden kafasını çıkaran Rojda kızlara dönüp geldiklerini haber verdi.

Zelal son kez aynadan kendine bakıp kapıya doğru yürüdü. Dışarı çıktığında Bawer ile göz göze gelmeyi beklemiyordu.

Bawer güzel gelininin gözlerinde asılı kaldı. Hayatında çok fazla güzel kadın görmüştü. Hatta bazıları Zelal'den daha güzeldi. Ama hiç biri Zelal'in hissettirdiği gibi hissetirmemişti bu güne kadar.

Bawer zor da olsa gözlerini, kendisi için derin anlamlar taşıyan o gözlerden ayırdı. Baştan aşağı süzdü Zelal'i. Kırık beyaz a kesim bir gelinlik giymişti. Duvağı ise yerleri süpürüyordu. Tacı, saçı ve makyajı her şeyiyle mükemmel görünüyordu.

Yusuf telefonuyla fotoğraflar çekip anı ölümsüzleştirmeye başlamıştı bile.

Bawer ve Zelal hiç konuşmadan birbirlerine doğru adımladılar. Bawer kolunu işaret edince Zelal itiraz etmeden genç adamın koluna girdi.

Gelin arabasına binip konvoy halinde düğün mekanına sürdüler arabaları.

Gelin odasına girince Zelal'in hala kızı Esma onları karşıladı.

Esma hayranlıkla Zelal'e bakıp ne kadar güzel olduğunu söylüyordu.

Zelal gözlerini odada gezdirip Esma'ya sordu.
"Ablan nerede Esma? O neden gelmedi?"

Esma duyduğu soruyla yutkunarak kızlara baktı.

Zelal kaşlarını çatmış bir cevap bekliyordu.

Esma üzgün bir sesle,
"Onun, senin evliliğinden haberi yok Zelal." dedi.

Zelal şaşırarak,
"Çi? (Ne)" dedi.

Sosın araya girip merakla sordu.
"Çima? (Neden)"

Esma elleriyle oynayarak konuştu.
"Çünkü Antalya'da. Dayım Süleyman'ın yanında."

URFA ÇİÇEĞİ Where stories live. Discover now