4. BÖLÜM

371 42 88
                                    

   
        Bejna hanım karşısında ağlamaktan harap olmuş kızına nefretle bakıyordu. Dilşa annesine bakmaya bile korkuyordu. Biliyordu ki annesi ona şu an nefretle bakıyordu. Her zaman ona şevkaltle bakan gözlerde nefreti görmek istemiyordu. Bu yüzden annesine bakmaktan çekiniyordu.

Bejna hanım ona bakmayan kızına yaklaşarak,
"Kaldır başını." dedi tükürür gibi.

Dilşa başını kaldırdı ama annesinin gözlerine bakamadı. Titreyerek annesinin ayaklarına kapandı.

"Ne olur beni affet daye." (Anne)

Bejna hanım ayaklarını çekerek geriye adımladı.
"Bir daha bana daye deme. Benim senin gibi bir kızım yok artık. Kaçarak bütün aileni kaybettin sen."

Dilşa kalkıp ağlayarak annesine baktı. Ama yine gözlerine bakacak cesareti kendinde bulamıyordu.

Bejna hanım kızına sağlam bir tokat atarak onu yere serdi. Ve arkasına bile bakmadan öfkesiyle beraber odadan çıkıp gitti.

Diğer taraftan koca konağın başka bir odasında aynı yüzleşmeyi Azad da yaşıyordu ailesiyle.

Malik ağa yüzü gözü morluklarla dolu oğluna tiksintiyle bakıyordu. Azad da tıpkı Dilşa gibi başını önüne eğmiş kimseye bakamıyordu. Annesi Seve hanım ise oturmuş kızları için ağıt yakıp dizlerine vuruyordu. Mirhat bütün öfkesiyle kapıyı açıp içeri girdi. Kimse ne olduğunu anlayamadan Mirhat Azad'ın üzerine atlayıp ardı ardına yumruklarını suratına indirdi.

Ne Malik ağa ne de Seve hanım yerlerin den bile kımıldamadılar. Şero ağanın oğlu Bekir Azad'ın inlemelerini duyup odaya girdi. Manzarayı görünce hemen atılıp Azad'ı Mirhat'ın gazabından kurtardı.

"Bırak beni Bekir geberteyim şunu da kurtarayım herkesi."

Bekir zorda olsa Mirhat'ı çekip dışarı çıkardı.
"Yapma olan oldu zaten. Bari sen kendini kaybetme." Dedi.

Zorda olsa Mirhat'ı sakinleştirip avluya çıkarabilmişti. Avlunun diğer ucunda ise Yusuf ve Berat vardı. Yusuf Berat'ı hem teselli etmeye çalışıyor hemde ikna etmekle uğraşıyordu.

"Kabul etmiyorum da ne demek? Sen başlattın bunu. Sen iki kız vereceksiniz demeseydin bunlar olmayacaktı."

Berat ağlamaktan kızaran gözleriyle kardeşine bakıp parmağıyla kalbine vurarak,
"Ben onu seviyorum Yusuf. Onun abimle evlenmesini kaldıramam." dedi.

Yusuf sakinleşmek için derin bir nefes alıp verdi.
"Bak biliyorum Berat bu hiçte kolay bir durum değil. Ama sende anla olaylar zaten yeterince boktan bir hâl aldı, sende daha fazla zorlaştırma. Hem bunu sen kendi ellerinle kendine yaptın. Sosın ile evleneceksin o kadar!"

Yusuf'un yoğun çabaları sonucu Berat evlenmeyi kabul etmek zorunda kalmıştı. Ama hâlâ yüreğinde yanan ateşle kavruluyordu. O gün kendi kendine bir yemin etti. Ne olursa olsun artık aşkını kalbine gömecek ve Zelal'i kardeşi bilecekti.

      Saatler sonra Salih ağa ve Sosın da gelmişlerdi. Sara hanım Sosın'ı da alarak Zelal'in olduğu odaya götürdü. Kızlara abdest alıp beklemelerini söyledi ve odadan ayrıldı.

Sosın kardeşine sarılıp ağlayarak,
"Affet beni Zelal. Ablan olmama rağmen seni onun elinden çekip alamadım." dedi.

Zelal den ses çıkmıyordu, yalnızca hıçkırıp ağlıyordu.

Sosın devam etti.
"Bu sadece benim kaderim olmalıydı Zelal'im. Senin değil."

Pencerenin önünde duran Bawer duyduklarıyla kaskatı kesildi. Kaçırdığı kız Zeran'ların büyük kızı değil küçük kızı mıydı? Ama Bawer onu büyük kız olduğunu düşünerek kaçırmıştı.

URFA ÇİÇEĞİ Where stories live. Discover now