Bölüm 17

813 273 108
                                    

Tarık tek gecelik ufak çantasını hazırlarken sessizdi. Neva'nın bir gece de olsa tek başına ne yapacağını merak ediyordu. Her an yanında olamazdı, tek başına idare etmesini bilmeliydi fakat hala içinde acısı vardı. Geldiği günden beri onu bırakmamaya özen göstermişti. Belki bugün sınav olacaktı.

Neva işe gitmek için hazırdı. Bu sabah Tarık'ın onu bırakmasını kabul etti. Akşam düşünmemeye çalışsa da aklına geldikçe derin nefesler alarak kendini rahatlatmaya çalışıyordu. Neva makinesinin başına geçerken Tarık anne ve babasını görüp gidecekti. Melek hanım, oğlunu görünce hemen kollarını kaldırıp sıkıca sarıldı.

"Ah günümü aydınlatanım, hoş gelmiş"

"Annemm..."

Her erkek, aşkı annesinden öğrenirmiş. Herkes için geçerli olur mu bilinmez ama Tarık kesinlikle annesinden öğrenmişti. Şehir dışına çıkacağını söyledikten sonra atölyenin kapısına yanaştı. Neva'nın dikkatini çekmeye çalışıyor fakat kız başını makineden kaldırmıyordu. İçeri girip direk yanına gidebilirdi fakat bu dikkatleri üzerine çekerdi. Zaten kızın bu konuda sıkıntısı vardı. Biraz daha oyalanırsa geç kalacaktı. Neyse ki Neva'nın arkadaşı ondan önce görüp kızın kolunu dürttü. Neva şaşkınca arkadaşına bakarken o, Tarık'ı işaret etti. Neva sakince yerinden kalkıp kapının önüne çıktı.

"Bir şey mi oldu?"

"Gidiyorum da..."

"Hm... Tamam... İyi yolculuklar"

"Müsait olunca seni arayacağım. Yalnız kalma, Ela'nın yanına git"

Neva kolunu sıvazlayarak "Merak etme" dedi.

"Ediyorum"

Bir süre göz göze kaldılar. Sıkıca sarılıp vedalaşmak isteseler de ellerini arkada birleştirerek birbirlerinden uzak kalmaya çalıştılar. Son bir görüşürüz dedikten sonra ayrıldılar. Neva işinin başına, Tarık arabasına.

Günün yoğun geçeceği daha sabahtan belli olmuştu. Ercüment bir dizi toplantıya girecekti. Cüneyt ve Tarık bir adım ardında, keskin bakışları çevrede onu takip ediyorlardı. Yamaç ve Duru ise arkalarından ilerliyordu. Duru daha öğlen olmadan bacaklarının ağrısından şikâyet etmeye başlamıştı.

"Benim sizin gibi uzun bacaklarım yok. Neden bu kadar hızlı yürüyorsunuz? Yetişemiyorum!"

Yamaç ciddi ifadesini bir anlık bozarak hafifçe tebessüm etti. Duru, Ercüment'in her işini görebilen bir asistandı fakat arıza vermesi kaçınılmazdı. Ercüment tez canlı olması ve eline aldığı işi hemen bitirmesiyle tanınırdı. Bu da hızını eksik etmiyordu. Yer değiştirmeler, toplantılar bittikten sonra otele gelebildiler. Önce yemek yediler ardından da Ercüment'in süit odasına çıktılar.

Çalışma masasında Ercüment ve Duru'nun bilgisayarları açık çalışıyorlardı. Diğerleri de kendilerini koltuklara atmıştı. Cüneyt, Ela'ya attığı mesajları Yaman'dan saklamaya çalışıyordu. Canı sıkılan adam kendine eğlence Cüneyt'i belirlemişti. Tarık'ın ise aklı Neva'daydı. Gün içinde aramaya fırsatı olmamıştı. Burada herkesin içinde konuşamazdı. Bir an önce odasına gidip aramak istiyordu.

Ercüment saatine bakıp ona geldiğini gördü.

"Çocuklar bu saatten sonra dışarı çıkmayacağız. Odalarınıza gidip dinlenebilirsiniz"

Hepsi aynı anda ayağa kalktı. Duru da kalkmıştı fakat Ercüment'in şaşkın bakışlarıyla olduğu yerde kaldı.

"Sen nereye?"

"Ben mi? Hiç... Eteğimi düzelttim sadece" diyerek yerine oturdu. Kendisine sırıtarak bakan üç güvenliğe gözlerini şaşı yaptı. Ortaya döktüğü yalana kimse inanmamıştı. Duru'nun kendisini kurtaramamasına gülümseyerek odayı terk ettiler.

GÜVENLİK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin