Bölüm 19

943 290 101
                                    

ERCÜMENT...

Sabahtan öğlene yoğun çalışan Ercüment, işi olduğunu söyleyerek ofisinden ayrıldı. Duru da iş yerindeki kızlarla yemeğe çıkıp ofis dedikodusuyla dolarak döndü. Saat ikiye gelirken telefonlar artmış ancak Ercüment hala dönmemişti. Her bir aramayı ustalıkla erteleyen kız tam nerede bu adam demesine kalmadan Ercüment geç kaldığının farkında olarak fişek gibi içeri girdi.

"Oh sonunda! İnsanları daha ne kadar oyalayabilirdim bilmiyorum."

"Geldim işte... Kim sıkıştırdı seni?"

"Sıkıştıramadılar. Ustalıkla kıvırdım ama nereye kadar?"

Ercüment tebessümle ceketini çıkartıp askılığa astı ve yerine geçti. Adamdan adeta ferahlık fışkırıyordu. Duru masanın yanına gelip dirseklerini masaya dayayarak tabletini açıp öğleden sonra ki iş listesini anlatmaya başladı. Baş başa vermiş işe koyulmuşlardı. Ciddiyetlerini bozmadan dosyaları birer birer eritiyorlardı. Ercüment çalan telefonunu masanın üzerine koyup açtıktan sonra hoparlörü de açtı.

"Buyur Erkin"

"Ercüment, bu gün hamamda söz ettiğin iş aklıma yattı. Bir ara ayrıntılı olarak görüşelim"

Duru hemen yanında gülüşünü bastırmaya çalışıyordu. Ercüment sakın der gibi kaşlarını kaldırdı.

"Tamam, Duru'ya söylerim toplantıyı planlar"

"Tamam birader, görüşürüz"

Ercüment telefonu kapatıp önündeki kâğıtlardan başını kaldırmadan imzalamaya devam etti.

"Ben de diyorum bu ferah sabun kokusu nereden geliyor"

"Diline dolayacaksın dimi?"

Ercüment hala başını kâğıtlardan kaldırmamıştı. Duru ise hemen dibinde saklayamadığı minik kıkırtılarını döküyordu.

"Yok, dolamam da... Bu toplantılarda benim not almam biraz sıkıntı yaratabilir"

O an ikisi de elindeki işi bırakıp gülmeye başladı. Hatta gözlerinde canlanan görüntülerle kahkaha atmaya başladılar. Duru'nun bir hareketi, bir cümlesi ortamın ciddiyetini alıp götürüyordu. Bu rahatlamalar olmasa çok sıkıcı işleri olacaktı. Ercüment çalışmaktan yorulmayan bir adamdı ama Duru'nun varlığının yardımını göz ardı edemezdi.

"Merhaba, kolay gelsin"

İkisi de kahkahalarını sonlandıran sese döndü.

"Yonca, hoş geldin"

Ercüment kapıda tedirginlikle duran eski eşini görünce ayağa kalktı. Kadının gözleri ikilinin arasında gidip geldi.

"Hoş buldum. Rahatsız etmediğimi umuyorum"

"Olur mu? Gelsene"

Duru gülümseyerek selam verip odadan ayrıldı. Ercüment ve Yonca karşılıklı koltuklara oturdular.

"Habersiz geldim, kusura bakma. Buradan geçiyordum da söyleyeceklerimi telefonda anlatmak yerine yüz yüze söyleyeyim dedim."

"Aşk olsun Yonca, randevu alıp gelecek değilsin"

"Yoğunsun ya ondan dedim. Neyse, iki gün sonra Çin'e gideceğim, iş için. Oğuzhan sende kalabilir mi diyecektim. Malum bizimkilerle rahat edemiyor"

"Kalsın tabii, azıcık yoğurayım onu"

"İyi olur. Bu ara bir sıkıntısı var ama bana anlatmıyor. Dalıp gidiyor"

"Bakarız çaresine, merak etme"

Yonca bir kez daha huzursuzca yerinde kıpırdadı.

"Bir de akşam hep beraber yemeğe çıkabilir miyiz? Müsaitsen tabii... Oğuzhan'a da iyi gelir. Geçen yemekten sonra ara sıra bunu yapalım, iyi oluyor dedi"

GÜVENLİK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin