3-İlk Konuşma

102 14 8
                                    

(Minho'dan)

Evin kapısına geldiğimde elimdeki çantayı yere bırakıp kapıya vurmuştum. Bir kaç dakika sonra kapıyı Jeongin açtı.

Yüzünde huzursuz bi gülümseme belirmişti.
"Hoşgeldin."
Kafamı salladım ve içeri geçtim.
"Hoşbuldum, diğerleri nerde?"
"Chan hyung mutfakta, Hyunjin'i bilmiyorum, diğerleri de uyuyor."

Koltuğa geçip oturduğumda yanıma oturmuştu.
"Hyung, Seungmin geliyor."
Kafamı salladım.
"Biliyorum."
"Ona söyliycek misin?"
"Hiç bişey çaktırmıycaz, bilmemesi gerekiyor. En azından şimdilik. Sen diğerlerine de söylersin."

Ayağa kalktım ve esneyerek üst kata çıktım. Uzun zamandır uzanmadığım yatağıma uzandım. Jisung uyuyordu, her zaman yaptığı gibi. Kafamı tavana döndüm ve düşünmeye başladım.

Yaklaşık 1 saat sonra Seungmin burda olucaktı. Uzun zamandır nerdeyse yüzünü hiç görmediğim, ama pek görmekte istemediğim Seungmin. Boş bir neden yüzünden daha yeni başlamış ilişkimizi bitirmişti. Ona sinirli olduğum doğruydu ama kendimi bazı şeyleri alıkoyamadığım gibi bu iki yılda da alıkoyamamıştım.

Gözlerimi açtığımda uyuduğumu fark ettim. Sadece uzanıcaktım oysaki. Kolumdaki saate baktım. Üç saat geçmişti. Seungmin gelmiş olmalıydı.
Yatakta doğruldum ve bir süre öylece oturdum. En sonunda ayağa kalktım ve yavaş adımlarla odadan çıktım.

Merdivenlerden inerken çoğu kafanın bana döndüğüne emindim. Hepsi eskisi gibi kendi yerlerinde oturuyorlardı. Yanlarına gittiğimde susmuşlardı. Seungmin'le göz göze geldiğimizde öylece kalmıştık.

Ne o gözlerini kaçırıyordu ne de ben. Sadece gözünde ıslaklık olduğunu görmüştüm. Ağlıyor olamazdı. Bunu o istemişti.

"Hoşgeldin" dedim. Ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra cevap verdi.
"Ho-hoşbuldum."
Chan'nın yanındaki yerime oturdum. Seungmin çaprazımda kalmıştı.
Chan elini sırtıma koyduğunda yine kasılmaya başlamıştım.

Vücudumu gereksiz bir titreme alırken Chan'ın suratına baktım.
Bana güven verircesine bakıyordu ama elini biraz daha çekmezse titremekten bayılıcağımı bilmiyordu.
Aklına gelmiş gibi hızla elini çekti ve pardon dercesine elini kaldırdı.

Önüme döndüğümde Hyunjin'in bana da ramen getirdiğini gördüm.
"Teşekkürler."
Gülümsedi ve yerine oturdu.

Masada tuhaf bir sessizlik vardı. Kimse konuşmuyor, belki de cesaret edemiyordu. Sessizliği bozan Felix oldu.

"Ne güzel oldu böyle. Yine sekiz kişiyiz."
Seungmin gülümseyip kafasını salladı.
"Özlettin be kendini Seungmin."
"Bende sizi özledim Changbin."

Anlaşılan Jeongin benim ona dediğimi yapmıştı. İçim biraz daha rahatlamıştı. Gerginliğim azalmıştı.
Ve yine masada sessizlik yerini almıştı.

Yukarıdan havlama sesi geldiğinde Dudley'nin sesi olduğunu anlamıştım. Onuda getirmiş olmalıydı.
"Seungmin seninki bağırıyor."
"Duydum Jisung,"
Seungmin ayağa kalkıp yukarıya çıktı.
"Ben bi bakıyım."

Üst kata çıkıp koşarak geri inmesi arasında beş dakikadan fazla zaman olamazdı. Dudley de onun önünden koşuyordu.
"Dudley! Gel buraya."
Kulaklarını sallayarak yanımıza gelmişti. Önce Chan'ı koklamış, sonra da bana yönelmişti.

O elimi koklarken kafasını okşamıştım. Dilini dışarı çıkartıp yanıma yere oturmuştu. Seungmin benim yanıma geldiğini gördüğünde bişey söylemeden yerine geçmişti.

Sonunda sofradan kalktığımızda üst kata gidip üstümdekileri değiştirmiştim. Tekrardan aşağı indiğimde Seungmin hariç hepsinin salonda oturduğunu görmüştüm.

Stay Away2/2MinWhere stories live. Discover now