17-Seung Döndü

75 14 8
                                    

(Seung'tan)

Sabah uyandığımda gözlerimin ağrıdığını hissediyordum. Şişmiş olmalıydılar.
Minho yanımda uyuyordu. Hala geçmişte onu hatırlamıyordum fakat başta korkutucu olsa da gerçekten değer verdiği kesindi.

Bi de Beomgyu ve Dino vardı. Onları da pek hatırlamıyordum. Sadece 2 yıldır arkadaş olduğumuzu söylemişlerdi fazla konuşmaya zamanımız olmamıştı. Minho uyumadan önce yarın onların yanına gideriz demişti.

Eli üstümde olduğu için hareket edemiyordum. Uyanmasını istemiyordum. Ben öylece yatarken zilin çalmasıyla ayağa fırlamıştı. Korkuyla yerimde sıçramıştım.

Gözlerini ovarak konuştu.
"Sen dur ben bakıcam."
Kafamı sallamıştım.
O yavaş yavaş tökezleyerek kapıya giderken bende ayağa kalkmıştım. Üstümü düzeltip kapının olduğu tarafa gittim.

Minho önce kapının deliğinden bakmış sonra bana dönmüştü.
"Chan gelmiş."
Kapıyı açtı ve kenara çekildi.
"Hoşgeldin."
Chan tereddütle bana bakarken konuştu.
"Hoşbuldum."
"Gir gir, seni hatırlıyor."

Minho'nun söylediğiyle birlikte biraz olsun rahatlamış olmalıydı.
Salona geçip oturduğumuzda Minho konuşmuştu.
"Olayı şöyle özetleyim. Ben, Jeongin, Beomgyu ve Dino aklında yokuz. Bizi hatırlamıyor."
Kaşlarını kaldırmıştı.
"Cidden mi? O nasıl oluyor ya?"
"Bilmiyorum ama çok can yakıyor."
Son söylediğinden sonra odadan çıkmıştı.

O gittiğinde ben konuşmuştum.
"Dün akşam eve geldiğimizde bana Dudley'nin eşyalarını falan gösterdi. Onu öyle hatırladım bide çocukların resmini gösterdi."
"Onu hiç mi hatırlamıyorsun?"
Hayır anlamında kafamı salladım.
"Dün yatmadan önce biraz kötü oldu, üzüldü bağırdı, ağladı falan."
"E nasıl sakinleşti. Kolay sakinleşen biri değil çünki. Yaklaşmamıza falan da izin vermiyor, rahatlayamıyor."
"Öptüm."

Son söylediğimden sonra gülümsemişti.
"Güzel çözüm."
"Sus ya, zaten biraz pişmanım."
"Hiçte olma, neden olucakmışsın? Sen bu çocuğu sevmiyor musun?"
Omuz silkmiştim.
"Hatırlamıyorum ki."
Kahkaha atmıştı.
"Bişey sorucam. Bu Minho, temas sevmiyor ama ben dokununca niye bişey olmuyor?"
"Onlar biraz derin konular, boş ver."

Israr edicektim fakat Minho içeri elinde tepsiyle girmişti. Uykulu halinden eser yoktu. Saçlarını falan toplamıştı.
"Alın size kahve yaptım. Bi daha ölsem yapmam."
"Niye be?"
Chan'ın söylediyle parmağını ona doğru uzaltmıştı.
"Bak, yaktım."
Chan elini kaldırdığında geri çekmişti.
Eliyle beni gösterip konuştu.
"Sen bi baksana Seungmin, ben dokunamam ona."

Minho parmağını bana uzaltırken Chan'a doğru konuştu.
"Kusura bakma."
"Yok canım, seni ben anlamıycam da kim anlıycak."
Gülümsemişti. Elimi şişen yere bastırdığımda geri çekmişti.
"Seung, napıyon!?"
"Pardon ama fena şişmiş, yanık kremi yok mu?"
"Ev senin biz nerden bilek."
Kafamı olumlu anlamda sallamıştım.
"Neyse, bir süre sonra geçer, yani heralde."

Ordan burdan sohbet ederken telefonum çalmıştı. Beomgyu arıyordu.
"Alo?"
"Sana geliyoruz Dino'yla, uygun musunuz?"
"Gelin, uygunuz."
Telefonu kapatınca çocuklara dönmüştüm.
"Uygun musunuz diye soruyor."
Minho ağzındaki kahveyle öne doğru eğilip öksürmeye başlamıştı. Chan sırtına vurarken konuştu.
"Böyle şey bir anda söylenir mi?"
"Yaw ne bileyim?"

Öksürmesi bittiğinde konuşmuştu.
"İyi oldu, biz gidicektik zaten, onlar geliyor."
Kafamı sallamıştım.
Yaklaşık 15 dakika sonra kapı çaldığında Minho bakmak için kalkmıştı.

______________________________
(Minhı'dan)

Beomgyu içeri girdiği gibi Seungmin'in yanına oturmuştu.
"Naber Seungmin?"
"İyiyim sen nasılsın?"
"Nasıl olsun, hatırlıyon mu bizi.?"
Seungmin kafasını salladığında ayağa fırlamıştı.
"Delirecem valla delirecem!"

Stay Away2/2MinWhere stories live. Discover now