14-Minho'nun hayaller clop

67 11 10
                                    

(Minho'dan hehe)

Bugün Seungmin'le konuşucaktım, aklıma koymuştum. İki yıldır onu uzaktan seviyordum ve bu artık yorucu olmaya başlamıştı. Yeterince acı çekmiştim. Reddederse de eğer en azından denemiş olucaktım. "Keşke deseydim" demektense "Keşke demeseydim" demek kulağa daha mantıklı geliyordu.

Dün yine yanımda uyumuştu. Sakinleşmesi ve iyi hissetmesi için çok uğraşmıştım. Yapmadığım şakrabanlık kalmamıştı. Benden önce uyanıp duşa girmiş olmalıydı. Bugün işimiz yoktu ama onu basket sahasına götürmek istiyordum. Basketbol oynamayı gerçekten çok seviyordu. Orda açılmak daha kolay olur gibi geliyordu.

Sonunda yataktan kalktım ve salona geçtim. Bi kaç dakika sonra su sesi kesilmişti. Sonunda Seungmin, bi şort ve üstünde tişörtle saçlarını kurutarak yanıma gelmişti.

"Günaydın."
Söylediğine kafa salladım.
"İyi uyudun mu? Daha iyi misin?"
Yanıma otururken cevap verdi. Hala saçlarıyla uğraşıyordu.
"Dünden baya iyiyim. Bir an hiç çıkamıycam sandım. Senin sayende, teşekkür ederim."
Hafif bi gülümseme sunmuştum.

En sonunda havluyu indirdiğinde bütün saçları elektriklenmeyle uçmuştu. Diken diken duruyordu.
Kahkahamı tutamamıştım.
"Noldukine?"
Saçlarını işaret etmiştim. Telefonunun kamerasını açıp baktığında oda gülmüştü.

"Seungmin ne dicem, bugün basket sahasını gitmek ister misin? Yani işin var mı?"
"Yooo yok, Dino'ları da çağıralım mı?"
Ama baş başa olmak istemiştim..
"Olur tabii, sıkıntı yok."

Telefonunu tekrar eline aldı ve Beomgyu'yu aradı.
"Ala Beomg naber? Bugün Minho'yla birlikte basket sahasına gidicez, gelmek ister misiniz?.. he tamam, anladım.. yok yok sorun değil siz işinize bakın, umarım bulabilirsiniz.. baaay."
Telefonu kapattığında benimle konuşmuştu.
"Dino'ya iş arıycaklarmış, bi ara çok kısa uğrayabilirsek uğrarız, dedi."

"Anladım, o zaman kahvaltıyı yapalım, çıkalım. Gezerek gideriz. İşimiz yok nede olsa."
Gözlerini kısarak oturduğu yerde bana doğru yaklaşmıştı.
"Minho, sen bana bişey mi söylemek istiyorsun?"
"Neden?"
"Kulakların birazdan kırmızıdan mora dönücekte ondan."

Ayağa kalkıp mutfağa gitmişti. Biraz sonra ben de peşinden gitmiştim. Küçük bi kahvaltı hazırlayıp hızlıca yemiştik. Daha sonra üstümüzü değiştirip çıkmıştık.

Yolda yürürken hem havadan sudan konuşuyor hem de aldıklarımızı oturup yiyebilecek uygun bir yer arıyorduk. En sonunda bulduğumuzda çökmüştük.

Bir süre orda oyalanmıştık. Seungmin'in telefonu çalmıştı. Felix'in aradığını söyleyip açmıştı.
"Alo naber Felix?"
"Bende iyiyim,"
Suratıma bakmıştı. Benden bahsedip bahsedemeyeceğini soruyor olmalıydı ki sorun yok anlamında omuz silktiğimde konuşmaya devam etti.
"Minho'yla piknik yapıyoruz."
"Hehehe aynen, sen öyle san."

Biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapatmıştı.
"Öp benim için dedi."
Kafamı sallamıştım. Öp desem napardı?
Tuhaf düşünceyi aklımdan sıyırıp attıktan sonra aldıklarımızı yemeye devam etmiştik.

En sonunda kalkmıştık. Yürürken bir anda Seungmin'in modunun düştüğünü fark etmiştim.
"Noldu Seung?"
"Dün gece, çok zorladım mı seni?"
"Hatırlamıyor musun?"
Kafasını olumsuz anlamda iki yana sallamıştı.
"Hatırlamıyorum."

"Yani, sakinleşmen biraz zaman aldı ama en sonunda sakinleştin. Hatta baya mayıştın, uyudun. Gece bi ara tedirgin olur gibi oldun uyurken. Onu da hallettim."
Kaşlarını çatmıştı.
"Nasıl hallettin?"
Sırıtıp yürümeye devam etmiştim.
"Var bizim de bir şeylerimiz."

Bana ayak uydurmuştu sonunda.
"Teşekkür ederim."
"Her arkadaşın yapması gereken şeyler bunlar Seung, büyütülcek bişey yok. Sen de bana yapmıştın."
"Arkadaş mı?"
Söylediğini şeyi duymamış gibi yapmıştım.
"Efendim?"
"Ne zaman yaptım?"
"Beomgyu'nun yanındayken sakinleşiyim diye elimi tutmuştun, onu diyorum."

"Minho özel bir şeyin karışmak istemem ama sorabilir miyim?"
"Sor."
"Şu temas meselesi-"
Anında lafını kesmiştim.
"Açma Seung."
Kafasını sallamıştı. Ondan sonra gidene kadar hiç bir şey konuşmamıştık. İkimizin de biraz yüzü düşmüştü.

Sahaya geldiğimizde gülümseyerek döndüm.
"Eveeet, hazır mısın yenilmeye?"
"Hah, sen yenilmede."
"Onu görücez ama önceden söyleyim cezalı oynıycaz."
Tek kaşını havaya kaldırmıştı.
"Ne cezası?"
"Kaybeden kazanana bi sırrını söyliycek."

Önce tereddüt etmişti. Sonunda gülerek "anlaştık" demişti. Sepetten iki tane top aldık ve ısınmaya başladık. Yaklaşık yarım saat sonra iyice gevşemiştik.

"Hadi bakalım, yenilde görelim."
"Kiiiiiiim ben mi!? Rüyanda görürsün tatlım!."
Söylediğine sırıtmıştım.
Elimde topla birlikte sahanın ortasına gitmiştim. O da tam karşımda durmuştu.

Aradaki boşluktan topu sertçe vurdum ve havaya zıplamasını sağladım. Yaklaşık 2 metre havaya gitmişti. Aşağıya düşmeye başladığında aynı anda zıplamıştık ve topu almasına izin vermiştim.

İlk sayı 15 dakika sonra Seungmin'den gelmişti, ikinci sayı da. Bilerek kötü oynadığımı fark etmesin diye üçüncü sayıyı ben atmıştım. Kısa bi mola vermemiz gerektiğini söylemişti.
1 saatte anca 3 basket gelmişti. Demekki iyiydik ;)

İkinci sefer tekrardan başlamıştık. İkinci yarı ilk sayı benden gelmişti. Seungmin tepinmişti.
"Hayır ama bu kaçmaz yaa!"
"Sırrını merak ediyorum Seung!"
"Şerefsiz".
"Terbiyesiz."
Gülüştükten sonra devam etmiştik.

İki basket daha Seungmin'den gelmişti. İki bakset sonra oyun biticekti ve sır olarak ona onu sevdiğimi söyleyecektim.

Topu elime aldığımda sol elimde kötü şekilde sektiretek Seungmin'in karşısına geçmiştim. Arkamı dönmüştüm. Arkadan topu almaya çalışıyordu. Ağırlığını üstümde hissediyorken bir anda hafiflemiştim. Topu sektirmeyi bırakmıştım. Korkarak derin bir nefes almıştım.

Arkamı döndüğümde, bi yerde yatan sevdiğimi, bir de ikinci bir yabancı top görmüştüm.
"Kim lan topu atan!?"
Etrafa bakmıştım. Kimse yoktu. Nerden gelmişti!?
Dizlerimin üstüne çöküp Seungmin'in kafasını ellerim arasına almıştım. Ancak o zaman kafasının arkasından kan geldiğini fark etmiştim.

Bir kişiyi daha kaybedemezdim, olmazdı, kaldıramazdım!
"Seungmin! Seungmin uyan, yalvarırım! Cevap ver Seungmin!"
Yavaş yavaş gözlerim dolmaya başlamıştı.

"Güvenlik! Güvenlik yok mu!?"
Bağırdığımda hızla birisi yaklaşmıştı.
"Çabuk ambulansa haber verin! Hızlı olum yalvarırım!"

Adam ambulansı ararken üstümdeki tişörtü çıkartıp kafasını arkasına tampon niyetine bastırmıştım. Tek elimle yüzünü okşuyordum. Teni iyice solmuştu, gözlerini açıp baktığımda göz bebekleri hala büyüyüp küçülüyordu.

Göz yaşlarım suratına düşüyordu.
"Allah'ım yalvarırım, alma onu benden, yemin ederim başka bir şey istemem."
Sonunda ambulans gelmişti. Onu alırken yanlarında binmiştim.

"Nasıl oldu?"
"Bi-biz basketbol oynarken başkası tarafından atılan top kafasına çarptı."
Kafasını sallamışfı.
"Durumu ciddi, ameliyata alınabilir. Onu hastanedeki doktorlar kesin bilgi olarak verir."

Yol boyunca Seungmin'in suratına bakmıştım. Sanki son kez görüyormuş gibi hissediyordum.

Bir topla duygularımızı birbirimize söylemiştik. Şimdi belkide bir topla ayrılacaktık...

İveeet bu bölümde böyle bitti

Umarım beğenmişsinizdir

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın 😼

Yazım hataları için özür dilerim

Bir sonraki bölimde görüşmek üzereee👨‍🎤


Stay Away2/2MinDonde viven las historias. Descúbrelo ahora