15-Sikik Gaon

78 12 26
                                    

Günün üstünden tam bir hafta geçmişti ve Seungmin hala yoğun bakımdaydı. Beyin kanaması geçirmişti ve hastaneye gittiğimiz gibi ameliyata almışlardı. Ameliyattan sonra direkt olarak yoğun bakıma alınmıştı ve hala çıkamamıştı.

Çökmüş otururken Chan'ın elini omzuma koymasıyla irkişmiştim. Durumları öğrenince Amerika'ya gelmişti ve geleli daha 3 gün olmuştu. İngilizce bildiği için sorun yaşamıyordu.

"Ya bişey olursa?"
Hiç boşalmayan gözlerim daha da dolmuştu.
"Hayır hayır hayır, sakına aklına kötü bişey getirme. İyi olucak bak, görüceksin."
Sarılmak için kollarını açmıştı.
Kafamı iki yana sallamıştım.
"Ben, ben yapamam."

Gülümsemişti.
"Biliyorum. Hadi ayağa kalk. Birşeyler yemen gerekiyor, yoksa açlıktan sende kötü olacaksın."
Bir haftadır hiç bir şey yememiştim. Bir ara bayılmıştım, serum desteği verilmişti. O iyi olmadan ben hiç bir şey yapamazdım.

Birlikte kafeterya ya gitmiştik. Beni bi masaya oturtmuştu.
"Ne yemek istersin?"
Gözlerinin içine bakmıştım.
"Chan bak-"
"Tamam, bi tost ve çay alıyorum."
Lafımı dinlemeden yanımdan ayrılmıştı.

Ben nasıl bu kadar çökebilmiştim? Yılların duygusuz, sert, sinirli Minho'su nasıl bi adam için bu hallere gelebilmişti? Demekki sevgi insanın benliğini yitiriyordu.

Yaklaşık 10 dakika sonra geri gelmişti. Zar zor tostun yarısını yiyebilmiştim. Boğazımdan hiçbir şey geçmiyordu. Yukarı çıktığımızda Seungmin'in yoğun bakımdan çıkarıldığını ve 150 numaralı odaya alındığını duymuştuk. Hızla 150 numaralı odayı bulup içeri dalmıştık.

İçerde Dino, Beomgyu ve Gaon vardı. Bir saniye, Gaon vardı!?
"Senin ne işin var burda!"
Üstüne doğru gittiğimde Chan tutmuştu.
"Tamam, yavaş, bak Seungmin uyanmış."

Sinirden onu fark etmemiştim. Gaon, Seungmin'in elini tutuyordu. Seungmin'in gözlerinde yorgun bir endişe vardı. Yanına gitmiştim.
Gaon ellerini bıraktığında ellerine uzanmıştım, fakat geri çekmişti. Gözlerinin içine bakmıştım. O da aynı şekilde bana bakıyordu.

"Üzgünüm ama, siz kimsiniz?"
Duyduklarım karşısında gözlerim artık boşlamaya başlamıştı. Hatırlamıyordu.
Hızla odadan çıkıp bi doktorun yanına gitmiştim. Arkamdan Chan'da yetişmişti.

"150 numaralı odada yatan hastanın durumunu öğrenebilir miyiz?"
Hızla giriş yaptığımdan Chan koluma vurmuştu.
"Kusura bakmayın."
"Önemli değil."
"Olum doktor zaten gelmiştir. Sen neden bir anda fırlıyorsun?"

"Ben naptımı biliyor muyum sanıyorsun! Hatırlamıyor lan hatırlamıyor. Gitmiş hafızası, ben yokum zihninde."
"Tamam, sakin ol. Gel dönelim odaya çocuklara soralım."
Kafa sallamıştım.

Odaya gittiğimizde Beomgyu'nun ağladığını görmüştük.
Büyük ihtimalle aynı durumdan dolayıydı.
"Doktor ne dedi?"
Dino konuşmaya başlamıştı.
"Hiçbir şekilde hasar yokmuş fakat geçici süreliğine hafızası gitmiş. Ona destek olmak için hatırlatmaya çalışın dedi."

Tekrar yanına gitmiştim.
"Seungmin, emin misin beni hatırlamadığına? Hiç anımsamıyor musun?"
Kafasını iki yana sallamıştı.
"Özür dilerim ama hatırlamıyorum. Uyandığımda yanımda Gaon vardı, elimi tutuyordu. Onunla da uyanınca tanıştık. Çok yakın bir arkadaşım olduğunu söyledi. Çokta ısındım."

Anlatırken gözlerinin içi gülüyordu. Eğildiğim yerden doğrulmuştum.
"Gaon dışarı gel."
"Neden?"
"Dışarı gel!"
Ben dışarı çıkarken arkamdan gelmişti. Dışarıya çıktığı gibi boğazına yapışmıştım.
"Ne yapmaya çalışıyorsun lan sen!?"
"Öncelikle o ellerini indir, hiç bir şey yapmadım."
"Ulan, beni kandıramazsın! Topu senin attığını biliyorum!"
Sesimden dolayı hastane inliyordu.

Stay Away2/2MinDove le storie prendono vita. Scoprilo ora