6-Farkına Varma

87 15 6
                                    

(Seungmin'den)

Üstümde beliren gölgeyle kafamı kaldırdım. Göz yaşlarımı silerken konuştum.
"Minho?" Aynı şekilde bana cevap verdi.
"Seungmin?"

Yanıma otururken her bir hareketini takip ediyordum.
"Sen niye bur-"
Kafamı kendi omzuna çekip yaslamasıyla susmuştum.
"Ağlayabilirsin."

Cevap vermedim. Kafamı kaldıramıyordum. Bir süre sonra bedenini biraz daha yaklaştırdı. Kafam şimdi daha rahattı. Yaklaşık yarım saat öylece durduk. En sonunda kafamı doğrulttum ve suratına baktım.

"Sen nasıl buldun beni?"
Omuz silkti.
"Tesadüf, karşılaştık."
Kafamı salladım.
"Dudley'e ne oldu?"
Gözlerimi kaçırdım ve kafamı eydim. Bu kolay değildi.
"Onu kaybettim."
Gözlerim yine dolmuştu. Çenemden tutup kafamı kaldırdı ve gözlerinin içine bakmamı sağladı.

"Aramak ister misin?"
"Aradım zaten. Heryere baktım."
Çenemden elini çekti ve ayağa kalktı.
"Hadi o zaman, eve gidelim. Merak ediyorlardır. Yarın kayıp ilanı çıkartırız."
Gülümsedim ve kafamı salladım. İlgilenmesi hoşuma gitmişti.

Yan yana boş sokakta yürüyorduk.
İkimizinde ağzı bıçak açmıyordu.
En sonunda ağzını açmıştı.
"Neler yaptın Amerika'da?"
"Aynı şeyler. Antrenman, maç, ev. Pek bişey değişmedi yani, sen naptın?"
Omuz silkti.
"Benimde aynıydı. Tek fark takımdan ayrıldım."
"Neden?"
Dudağını büzdü.
"Boş versek daha iyi olur."

Durduğumda o da durdu.
"Benim yüzümden mi?"
Gözlerimin içine baktı.
"Ne alaka şimdi?"
"Bugün, eski takımı ziyarete gittim. Ben çıktıktan hemen hemen aynı zamanlarda sende çıkmışsın."
"Senin yüzünden değil. Sen gittikten sonra Gaon tekrardan takıma döndü. Onu dövmemek için kendimi zor tutuyordum. Geleceğimi yakamazdım."

Tekrardan yürümeye başlamıştık.
"Sen neden Gaon'u sevmiyorsun?"
Kaşlarını çattı ve bana baktı. Hafif bağırmaya başlamıştı.
"Seungmin, sen afedersinde mal mısın? Gaon seni zorla öptü ve takımdan çıkmana neden oldu. Üstüne üstlük biz şuanda bu haldeysek onunda büyük payı var."

Kafam dank etmişti.
"Beni takımdan Gaon mu çıkarttırdı?"
"Evet, Gaon'du. Ama sen beni suçlamakla meşgul olduğun için fark edemedin!"
Daha hızlı adımlarla yürüyordu. Ona yetişmeye çalışıyordum.

Ben, ben harbi maldım. Katıksız, süzme maldım. En başından beri Minho'nun yaptığını düşünüyordum. Ama değişmiş. Doğruyu söylüyormuş.

En başında o olduğunu düşündüğümde bana söylemişti, ben değildim, demişti ama inanamamıştım. Çok hata yapmışım.

Ama ona karşı bi duygu besleyemiyordum hala. İçimde bir şeyler kıpırdamıyordu eskisi gibi. Ne bi heycan, ne de bi mutluluk. Tükenmiştim, aynı onun gibi.

Eve geldiğimizde sertçe kapıya vurdu.
Bir an irkilsemde Minho'ya belli etmemeye çalıştım. Changbin kapıyı açar açmaz içeriye girip üst kata çıkmıştı.

"Noluyo amına koyum?"
Changbin'in omzunu patpatladım ve içeri geçtim.
"Bişey yok, boş ver."
Fazla üstelemedi ve benimle birlikte salona geldi.

Jeongin, Hyunjin ve Felix'in arasında, üstünde battaniye ile birlikte oturuyordu. Jisung'sa Bangchan'ın kucağına kafasını koymuş uyuyordu.

Bizi gördüklerinde kafalarını bize çevirmişlerdi. Chan anında sordu.
"Nerdeydiniz, saat on iki oldu."
Kol saatime baktım. Saat gerçekten de on ikiye geliyordu.

"Dudley nerde?"
Felix'in sorusuyla birlikte önce gözlerinin içine baktım sonrada kafamı eyip Bangchan'ın yanına oturdum. Herkes merakla bana bakarken cebimden tasmayı çıkartıp konuştum.
"Gitti."

"Ne!"
Hyunjin'in bağırmasıyla Jisung sıçrayarak uyanmıştı.
"Senin ben ses tellerini-"
Chan'ın ağzını tutmasıyla susmuştu Jisung.
"Her yere baktınız mı?"
Kafamı salladım.

"Her yeri aradık. Saolsun bir tane adamda yardımcı oldu. Saat sekiz gibi aramayı bıraktık. Bi merdivene oturmuş dinlenirken, Minho çıktı bir anda, öyle karşılaştık. Sonrada birlikte geldik."

Chan omzumdan tuttu ve beni kendisine çekti. Kolunu belime attı ve oturduğu yerden sarılabildiği kadar sarıldı. Bende ona aynı şekilde karşılık verdim.
"Canını sıkma tamam mı? Sabah tekrar çıkar bakarız."
Chan'ın söylediğine kafa salladım.

Bir süre daha oturduktan sonra herkes odasına dağılmıştı. Chan, ben ve bir de uyuyan şahıs kalmıştık.
Chan, Jisung'u hafifçe uyandırdı ve koluna girip ayağa kalktı.
"Hadi Seungmin, sende iyice yorulmuşsundur."
"Ben biraz daha oturucam. Kafam çok dolu."

Chan söylediğime omuz silkti.
"Sen bilirsin."
Onlar yukarı çıkarken ben de arkama yaslandım. Başım ağrıdan patlamak üzereydi. Gözümden bi damla yaş süzüldü.

O benim iki yılda en çok konuştuğum, dertleştiğim dostumdu. Onu kaybetmek, ağır gelmişti. Artık olmamasını düşünmek bile canımı acıtıyordu...

Koltukta uyuya kaldığımı, üstüme örtüldüğünü hissettiğim pikeyle uyanarak anlamıştım. Gözlerimi açtığımda karşımda Chan'ı görmeyi beklerken Minho'yu görünce şaşırmıştım.

"Minho?"
"Uyuyakalmışsın."
Sesinde öfke vardı.
"Teşekkürler."
Doğruldum ve düzgün oturur pozisyona geldim. Onun gidiceğini düşünürken yanıma oturmasıyla tekrar şaşırmıştım. Anlaşılan onu da uyku tutmamıştı ve konuşmak istiyordu.

"Çok mu üzüldün?"
Kafamı salladım.
"Kaç yıl olmuştu sahipleneli?"
"Amerika'ya gittikten bir iki ay sonra bulmuştum. İki yıldır en iyi dostlarımdandı."
Kafasını salladı.

Masanın üstündeki dosyayı, elini uzaltana kadar fark etmemiştim.
Masaya uzandı ve dosyayı alıp bana verdi. İçinde Dudley'nin fotoğraflarının basılı olduğu kayıp ilanları vardı.

Bi dosyaya bi de ona baktım.
"Sabah yapıştırırız."
Bir anlık sevinçle boynuna atlamıştım.
"Seungmin!"
Kısık başırmasıyla yaptığım hatanın farkına varmıştım. Anında ayrıldım ve ondan uzaklaştım.

"Ben, ben özür dilerim."
Göğsü hızla inip kalkıyordu. Titrediği ellerinden belli oluyordu.
"Ön-önemli değil, sıkıntı yok."
Gözlerini kapatmış derin derin nefes alıyordu. Konuşmadım, sadece sakinleşmesini bekledim.

Sakinleştiğinde tekrardan konuşmaya başlamıştı.
"Önce kırtasiyeye gideriz, evde bant yok çünkü."
Kafamı olumlu anlamda salladım.
"Neden yaptın?"
"Neyi?"
"Bunu?"
Elimde tuttuğum kağıtlara baktı.

"Çünkü... Çünkü çok seviyordun ve belkide bunlar sayesinde dostunu bulabilicez."
"Haklısın, ben gerçekten çok minnettarım."
"Rica ederim."

Kağıtları dosyaya geri koyup masanın üstüne bırakmıştım. Başım tekrardan ağrımaya başlamıştı.
Dirseklerimi bacaklarıma koydum ve kafamı ellerim arasına aldım.

"Noldu?"
"Başım patlıyor."
Kucağına bir tane yastık aldı ve konuştu.
"Gel masaj yapıyım."
Bi yastığa bi de gözlerinin içine baktım.
"Titremen?"
"Olmaz bişey."

Tereddütle kafamı yastığın üstüne koydum ve gözlerimi kapattım. Parmak uçlarını alnımda hissettiğimde kalbim titremeye başlamıştı.

"Ben bu sahneyi bir yerden hatırlıyorum."
Öne doğru eğilip sordu.
"Bişey mi dedin?"
"Yoo, teşekkür ettim."

Herkese merhabaaaaaa

Bu bölüm de bitti şükür , beğendiniz mi?

Bol bol yprum ve oy lütfennn

Haftaya Pzt yeni bölümle görüşmek üzereee🐺🐺🐺🐺🐺

Stay Away2/2MinWhere stories live. Discover now