9-Gaon

85 14 19
                                    

Sahada Gaon'u görünce hem şaşırmış hem de sinirlenmiştim. Elindeki topu her potaya attığında bir basket alıyordu. Oyunda iyi olabilirdi ama adamlıktan nasibini hiç almamıştı.

Terini silerken bana dönmüştü.
"Vaay kimleri görüyorum!?"
Hızlı adımlarla yanına gittim ve ittirmeye başladım.
"Şerefsiz! Senin yüzünden oldu herşey!"
Kollarımdan tuttu ve konuşmaya başladı.
"Hey! Noluyor, ne yapmışım!?"

Kollarımı kurtardım ve birkaç adım geriledim.
"Senin yüzünden ben yıllarca Minho'yu suçladım! Yıllarca ona karşı öfkeyle yaşadım!"
"Yanlız, sana Minho'yu suçla diye ben söylemedim, senin tercihindi bu."

Her arkaya adımımda üstüme geliyordu.
"Ve, madem Minho'yu bu kadar çok seviyordun, Neden anlamadan dinlemeden Amerika'ya çekip gittin? E sen şimdi bide kalkıp beni mi suç-"

Konuşmaya devam ederken arkamdan bi tane top gelip Gaon'un suratına şak diye yapışmıştı.
"Sana mı sorcak lan karar verirken!?"
Arkamı döndüğümde Minho elinde voleybol topu tutarak Gaon'a ters ters bakıyordu.

"Sen niye karışıyorsun Minho, bu Seungmin'le aramızda."
"Konun içinde bende varım."
Gaon kaşlarını kaldırdı.
"Öyle mi? Yani sen diyorsun ki, Seungmin yanarsa bende yanarım?"
Minho cevap olarak sadece kafasını olumlu anlamda salladı.

Gaon elindeki voleybol topunu geri Minho'ya attı ve yanımızdan hızla uzaklaştı. Giderken aynı zamanda konuşuyordu.
"Siz ikinizde bittiniz! Madem birlikte yancaksınız, birlikte mezara girersiniz!"

Minho son kez arkasından küfür etti.
Ben şahsen biraz tırsmıyor değildim.
"Minho, sen Gaon'un ne olduğunu biliyor musun?"
"Evet, mafya da bundan banane?"
Elimdeki basketbol topunu alıp potaya atmıştı. Rahatlığı beni öldürecekti!

Yüzüne hala aval aval bakarken konuştu.
"Bak hala hamlamamışım."
Kafamı salladım.
"Hmm evet."
"Korkma be Seungmin, Gaon öldürmese ilerde zaten ölücez,lütfen relax ol."

Cevap vermemiştim, ne dicemi bilniyordum. Eline aldığı topu hızla gidip çevik bir hareketle elinden almıştım.
"Hadi bakiiiiim!"
Jeongin'in sesi gelince seyirci yerine bakmıştık.
Herkes gelmişti. El salladıktan sonra el sıkıştık ve maçı başlattık...

Güzel gidiyordu, şuanda berabere gidiyorduk. Karışıklık olmasın diye her basketi tek puan değerinde sayıyorduk ve başlayalı yarım saat olmasına rağmen hala 1-1 dik.

Yorulmuştum. Minho'nun hızına yetişmek için beynim ve vücudumu aynı anda kullanmam gerekiyordu ve bu gerçekten çok yoruyordu.
Eline tekrar topu aldığında hamle yapmıştım ki ayağımı engel olarak koyduğumu Minho fark etmeyip takılmıştı.

Tökezlerken tişörtümden tutup beni de kendiyle birlikte yere düşürmüştü.
Minho yerde yatıyor bense ellerimden destek alarak üstünde duruyordum. Hala tişörtümü tutuyordu, ikimizde şaşırmıştık. En sonunda Jisung'un ıslığıyla kendimize gelmiştik.

Felix bağırıyordu.
"Kiss!Kiss!Kiss!"
Minho ona ağır bi çıkış yaptı.
"Kes lan!"
"Aaaaaaaa, üzüldüm."
Felix sahteden üzülmüş numarası yaparak Hyunjin'e sarılmıştı.

Chan'la göz göze geldiğimizde 32 diş güldüğünü görmemle harbiden kızarmıştım. Bunlar neden böyle!?

Sırtını temizlemeye çalışan Minho'ya baktım.
En sonunda o da bana bakmıştı. Kulakları kıpkırımızıydı. Gülümsemiştim.
"Komik mi?"
Sert çıkışı suratımı düşürmüştü.
"De-değil."

Basketbol topunu yerden pasla bana atıp yanımızdan ayrılmıştı. Arkasından öylece bakakalmıştım. Hiç dönüp bakmadan gitmişti. Böyle olmasını istemiyordum ama o fazlasıyla utanmıştı ve belki de Felix bardağı taşırmıştı.

Stay Away2/2MinWhere stories live. Discover now