Yaralı dudaklar

409 43 17
                                    

Akşam yemeğinde birkaç sevdiğim öğrenci bana küçük hediyeler vermişti, hepsini güler yüzle aldıktan sonra içlerini açıp bakmıştım. Bazıları çok tatlı notlarda yazmışlardı hatta hediye veremeyenler küçük notlar vermişlerdi.

Odama doğru ilerlerken kolyemle oynuyordum, Remus'un seçimi gerçekten güzeldi. Onu düşünürken gülümsemeyi bile seviyordum, son zamanlarda çok gülümsüyordum, bu adam bana çok iyi geliyordu.

"Amaris." İkinci adımı duyduğumda şaşırarak arkamı döndüm. Remusla göz göze geldiğimde yanıma gelmesi için durdum. En sonunda yanıma ulaştı ve kollarını arkada birleştirdi.

"Dışarıda güzel bir yürüyüş yapmak ister misin?" Remus'un sorusuna karşılık gülümsedim. "Elbette, isterim." Onu onayladığımda elini yavaşça belime koyarak hareket etmem için beni destekledi.

Elini belimde hissedince gülümsedim ve onun yanına daha da yakınlaştım. Yürürken güzel küçük sohbetler ediyorduk, en sonunda en sevdiğimiz yer olan ağacın altına oturduk.

İkimizde sırtımızı ağaca yaslarken iç çektim, havada Aralık soğuğu vardı. "üşüyor musun?" Üzerindeki paltoyu çıkardı ve üzerime örttü. "Hasta olucaksın.." Hafif utangaçlıkla konuştum. "Üzerimde ceketimde var, hasta olmam merak etme." bir eliyle burnuma vurup gülümsedi.

"Yorgun görünmüyorsun ama yorgunsun." Artık bunu anlamak için ekstra çaba sarf etmediğimi fark ettiğimde gülümsedim, onu tanıyordum.

"Bunu anlamana şaşırmadım Nana..  Bilirsin Yarın Dolunay var, Üzerimdeki etkisi erkenden başlıyor." Doğru, yarın Dolunay vardı. Yorgun olduğu için odasına gitmesi gerektiğini söyleyecektim ama gitmeyeceği kesindi.

"Gel." Elimle bacağıma vurduğumda bacağıma yatmasını istedim, Hafifçe kayıp başını bacağıma koydu ve gözlerini karanlık gökyüzüne döndürdü.

"Hiç kendini uzun bir zaman yalnız hissettin mi?" Soruyu bana yöneltirken sesindeki hüzün belli oluyordu. "Ebeveynlerim öldüğünde ilk 2 ay çok yalnız hissettim ama bir kardeşim olduğunu ve artık sorumluluklarımın arttığını fark ettiğimde bu yalnızlığı kardeşim ile sonlandırdım... Onunla güzel zamanlar geçirdim ve hâla geçirmekteyim.." dedim.

"Keşke yalnızlığımı giderecek bir kardeşim olsaydı belki hayat daha kolay olurdu." Konuştuğunda kaşlarımı çattım. Elimi saçlarına götürüp okşamaya başladım, "Öyle deme.. artık ben varım!" Cümlelerimi duyduğunda gülümsedi ve gözlerime baktı, "Teşekkür ederim.".

"Ne zamandır bu kadar yalnız hissediyorsun?" hemen cevaplayarak, "12 yıldır." Kaşlarımı kaldırarak, "Bayağı uzunmuş." birkaç dakika sessizce durduğumuzda bundan rahatsız olarak konuşmaya başladım.

"Anlatmak ister misin yoksa bu anı bozmamak için çenemi mi kapatayım?" Gözleri gökyüzünden ayrılıp gözlerimle buluştuğunda açık sözlülüğüm sayesinde gülümsedi.

"Çapulcular gitti bende yalnız kaldım." Doğru! çapulcular. Onu meraklı bir ilgiyle onu dinliyordum. "Patiayak, kim olduğunu bilirsin ile işbirliği yaparak çatalağı ve kılkuyruğu öldürdü, çatalak, Harry'nin babası." Verdiği itirafı garipsedim, "Patiayak gerçekten kötü bir seçim yapmış." dedim.

"Sirius, Sirius Black." Patiayağın adını söylediğinde şaşırdım, "Azkabandan kaçan Sirius Black'ten mi bahsediyoruz?" anlıyordum, Neden her sirius vakasında üzgün durduğunu anlıyordum.

"Aman Tanrım! O şu an dışarıda ve her an bizi bulabilir." Galiba artık bunu konuşmak istemiyordu ki, "Boşver Nana, bunları konuşmayalım." dedi.

İkimizede sessizliğin iyi geleceğini düşündüğüm için sessiz kaldım, İkimizde birbirimiz için yaratılmıştık ve bunu ikimizde biliyorduk.

Saçlarını okşamaya devam ederken gözüm yüzündeki yaralara gitti, Diğer elimi onları keşfetmek için kaldırdım. Dokunduğumda acıtıyor mu diye Remus'a baktım ama acıtmıyor olacak ki sadece gülümsüyordu.

Elim yüzünde dört dönüyordu, en sonunda elim onun dudağına doğru ilerledi. Dudağındaki yarayı okşarken dudağını inceliyordum, acıtmış olmalıydu bu yara... Gözüm onun gözüne doğru tırmandığında bana çok derin baktığını fark ettim, utandığım için kafamı hemen sağımıza doğru çevirdim.

Geçen ki siyah köpekle göz göze geldiğimde yüzünde gülümseme büyüdü, Onu yanıma çağırdım. "Köpek mi var?" Remus bana soru sorduğunda, "Ne o yoksa korkuyor musun, kurt adam?" diye cevap verdim.

O ise kahkaha atarak, "Korkmak mı? tabikide korkmuyorum hanımefendi." diye beni cevapladı. Köpek yanıma ulaştığında onu sevmeye başladım ama sanki çok mutlu ve heyecanlı duruyordu, Remus'a bakınca yüzündeki gülümseme artıyordu. "O, galiba beni seviyor. Hep yanıma geliyor."dedim.

Eğilip Remus'un yüzünü yalamaya başladığında kahkaha attım, Remusta homurdanarak bacağımdan kalktığında kahkaham arttı. Remus benim gülümsememi izlerken gözü köpeğe kaydı.

Köpeğe baktığı gibi yüzündeki gülümseme dondu ve hemen beni yanına doğru çekti. Ayağa kalktığında beni de hemen kaldırdı ve arkasına aldı.

"Remus ne oluyor?" Ona tedirgince soru yönettiğimde köpeğe bakmaya devam ediyordu. "Sirius."

"Sirius ne?" dedim. "O... Bu köpek patiayak." Patiayak... Şaşkınlık ve korkuyla Remus'un kolundan tuttum. Hâla şaşkınlıkla ona bakıyordum.

Sesin geldiği yere baktığımda, "Vay, vay, vay. Aylak sonunda bir sevgili yapmış." Karşımda artık bir köpek değil de sirius vardı.
    
                                   ~

Slayayaya
Mini güzel bir fic yazmaya çalışıyorum ve çok eğlenceli.
Güzel ilerlemeye çalışıyorum, inş güzel olucak.

My kind of love •Remus LupinWhere stories live. Discover now