20 ~Şimdi ölsem biter mi hepsi?~

57 20 62
                                    

Derinleşmeye devam eden ve kendisini daha da içeri çeken o yapay su birikintisinin altında nefes alamıyordu.

İçgüdüsel olarak nefesini tutmuştu fakat kısa süre sonra yüzmeyi bilmediğini hatırladı.

Hiçbir endişe duymuyordu, tek isteği yok olmaktı. Ona göre en mantıklısı ve kalıcısı buydu.

Aklını kaybediyordu fakat bir türlü bunun farkına varamıyordu, kendisi de bilmiyordu, belki de zaten istediği buydu: aklını kaybetmek...

Boğulmaya şimdiden başladığını, yakında öleceğini anlamıştı fakat zihni hâlâ susmuyordu.

'Şimdi ölsem biter mi hepsi'... Bu söz zihninde yankılanıyordu, belki de kurtuluşu buydu? Hayır, o öyle sanıyordu.

Şuan yalnızca suyun dalgalanışının yankılandığı kulaklarında onun sesi yankılanmıştı, Myung Jaehyun'un sesi...

''Sanghyuk-ah nerdesin??!!!''

Onun gelmesini istemiyordu, gelirse ölemezdi ama ölmek istiyordu, ona bütün bunlardan bahsedemezdi.

Jaehyun, yapay gölün üzerinde yüzeye çıkan baloncukları gördüğünde büyük bir endişeyle bağırarak oraya doğru koştu, acıyan koluna inatla alçıdaki kolundan askılığını çıkarıp attı ve bir saniye olsun düşünmeden suyun içine atladı.

Deli gibi yüzerken Sanghyuk'u gördü ve yanına yaklaşarak kollarını ona sardı, yüzeye çıktılar.

Jaehyun, Sanghyuk'u biraz daha karaya sürükleyip kontrol etti.

Sanghyuk ayık değildi, bayılmıştı.

Jaehyun, onun nabzını kontrol edip yaşadığını görünce ağlamaya başladı, mutluluktan ağlıyordu.

Onun bedenine doğru eğilip hüngür hüngür ve arada neredeyse çığlıklar atarak ağlamaya başladı.

''Kahretsin! Neden böyle yapıyorsun ha?! Neden böyle yapmak zorundasın Lee Sanghyuk!!''

Yüzünü onun yüzüne yaklaştırarak nefesini soludu, yaşadığına şükrediyordu, öbür türlüsüne katlanamazdı.

Kısa süre sonra Sanghyuk gözlerini açtığında ağlamasını durdurmaya, gözyaşlarını silmeye çalıştı ama her şekilde başarısız oluyordu.

''Lee Sanghyuk, iyi misin hm? iyi misin küçük bebeğim, hm hmm??!''

Telaşla ellerini onun yüzüne koyuyor ve sağını solunu kontrol ediyordu; Kafasını kaldırıp kucağına koyarak onun saçlarını okşamaya başladı.

Sanghyuk, sudan dolayı az da olsa ayılmıştı fakat hâlâ saçmalamayı ve mayhoş konuşmalarını sürdürüyordu;

''Ben iyiyim Jaehyun... ama sen git...''

''Hadi ama neden böyle yapıyorsun?!''

''Ölmek... ölmek istiyorum Myung Jae... sen.. sen!.. sen anlamıyorsun!''

''Sanghyuk, içtin mi sen? Leş gibi soju kokuyorsun?!''

Gözleri kapanmışken hâlâ sayıklıyordu, ''Bunu sana... sana anlatamam... Jaehyun... çok sinirlenirsin... sonra... sonra...''

''Neyi anlatamazsın Sanghyuk, söylemek ister misin hm? Bana sıkıntılarını anlatabilirsin biliyorsun değil mi?''

Jaehyun ona şevkatle bakıp başını okşamaya ve cevap almaya çalışmaya devam ederken Sanghyuk uyuyakalmıştı.

Jaehyun koluna rağmen onu kucağına alıp eve kadar taşıdı, üzerini değiştirdi ve yatağa yatırdı.

Onu yalnız bıraksa daha iyi olurdu fakat bu gece onun yanında kalması gerektiğinin farkındaydı, Sanghyuk bundan sonra her şeyi yapabilirdi.

KORUYUCU | BOYNEXTDOOR [+𝟏𝟖]Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt