3.6

3.9K 363 119
                                    

Selamlarrr ben geldimmm nasılsınız birtanelerim?

İyi okumalarm...

Seren Yalçın

Zaman’ın akışını hissettiğimde o yavaşlamış mı olurdu yoksa ben mi o ana hapsolmuş olurdum? Ya da belki de ben onunla aynı yolda sonsuzluğa yürümeye başlamıştım? Belki de ben geriye doğru gidiyordum ve onunla fark etmeden savaşıyordum?

Bilmiyordum, artık bir şeyleri algılayabileceğimi dahi düşünmüyordum. Son 10 günde hayatım sadece kurumasını engellemeye çalıştığım çiçeklerle doldurduğum bir toprağa sarılmakla geçmişken hayattan koptuğumu söylemekte çokta zorluk yaşamıyordum.

Andan ve anın  getirdiklerinden kopmuş adeta buraya hapsolmuştum. Beni burada tutan neydi bilmiyordum ancak galiba kabullenemiyordum. Anne dediğim kadının öldüğünü sindiremiyor, kabullenemiyordum.

Annem yokken bana annelik yapmış, ailem olmuş kadını geride bırakamıyordum.

Bu şehre bana veda etmeden geldiğinde terk edildiğimi düşündüğümü hatırlıyordum, içimde yıkılmaya bekleyen kız çocuğunun artık pes ettiğini ve... kendinden vazgeçtiğini hatırlıyordum. Ona gelse bile kendiyle tekrardan barışmadığını sadece o yıkılışı perde arkasına sakladığını hatırlıyordum hatta hissediyor, biliyordum.

16 yaşında tamamen terk edildiğimi kabullenişimi ve kendimden vazgeçişimi her saniyesi ile hatırlıyordum ama o anımdan korkuyordum da çünkü o yıkılış... fazlasıyla korkunçtu, fazlasıyla ölümü hissettiren bir andı.

O gün o şeyi ilk içtiğimde ilk olmasına rağmen o kadar içmiştim ki güneşin doğuşunu göremeyeceğimi düşünerek gözlerimi kapatmıştım parlayan aya bakarken yine de uyanmıştım ancak bu bunu her akşam tekrardan yapmam için engelleyen bir sebep olmamıştı benim için.

Her sabah hayatı son günümmüş gibi yaşamaya çalışıp geceleri yatağa sabah uyanamayacakmışım gibi yatmıştım. Ve uyanmamayı her gece dilemeyi de unutmamıştım.

Düşünemiyordum yoksa düşünmek mi istemiyordum bilmiyordum ancak önümdeki tüm güzel yollara sırtımı dönmüş o sonu kötü olan yola bile bile yürümeye başlamıştım. Ve kimsede beni durdurmamıştı. Gerçek annem bildiği halde umursamamış, babam zaten beni unutmuş, anne dediğim kadın bir anda şehirden gitmiş; beni bırakmıştı. Ardımda kimse yoktu, elimden tutan kimse yoktu. Ve belki de 16. Yaşım yanlışta olsa yaptığı her şey de haklıydı.

Belkiler hayatımın korkunç ihtimalleri ile dolu olduğu bir çukurdu ve ben o çukura tekrardan dönmek istemiyordum. O ihtimallerle yüzleşmekte istemiyordum.

Bu yüzden yaşadığım bu 10 gün, o çukurdan kaçamadan önce yüzleştiğim bir acının izleri gibi derin hissettirmişti.
Nasıl olmuştu bilmiyorum ama içimde büyük bir ateş hissetmiştim ve bu ateş ruhumun en derin köşelerini yakmış gibiydi. Öyle ki bir boşlukta rüzgarın beni savurduğu yere gidiyor gibi hissediyordum.

Kendimi bir anda mezarda çiçekleri sularken buluyor ya da ağlayarak uyuyakaldığımı öğreniyor, tekrardan buraya geliyor düşüncesizce toprağa yatığımı öğreniyordum. Uyuyamıyor ya da uyanamıyordum. Sanki bedenim iflas etmişti ve tüm komutlar birbirine karışmıştı.

Algılayamıyordum.

Neden bu kadar etkilendiğimi de bilmiyordum ancak oluyordu işte. Bazı şeyler sebepsizce de olsa oluyordu. Peki ben kabullenmiş miydim? Bitmiş miydi bu acı?

Galiba, kabullenmiştim. Çok ağlamıştım söz verdi bana diye ama kabullenmiştim de, o alev hiç sönmemişti ancak ben bu sıcaklığa alışmıştım. Acılar bitmezdi, acılara alışılırdı. Alışmıştım.

CAN SIKINTISI /texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin