(30) Mutlu Yıllar Sevgilim...

13.9K 1.2K 693
                                    

Oy kullanıp yorum yapmayı unutmayın seviyorum sizi ♥️

-

-

Sınır 1100 vote 300 yorum

1 hafta sonra...

Elimde ki telefonun saatine bakarken gözlerime çarpan tarih ile kalbim kasıldı.

20 Nisan olmuştu. 20 Nisan'dı onun doğum günüydü. Akan göz yaşlarımı silip burukça gülümsedim. Kendi doğum günlerimi kutlamazdım. Onun doğum günlerinde her yıl gece yarısı onun şerefine bira içer ve doğum gününü kutlardım. Açtığım bira şişesini kafama dikip gökyüzünü izledim.

"Aynı şehrin altında iki yabancıdan farksız olduğum , doğum günün kutlu olsun"

Şişeyi kafama diktim. Bir hafta önce onu keman çalarken görmüştüm. Kime çalıyordu o kemanı bilmiyordum ama acı çekiyordum. Unuttum sandığım ve ardımda bıraktığım geçmiş karşıma çıkmış ve kalbimi söküp elime vermişti. Gözlerimden süzülen yaşlar yanaklarıma doğru süzülerek aşağı indiğinde elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim ve şişenin dibini gördüm. Bu yanlızca bir doğum günü kutlaması değildi, bu benim nezlimde bizim bitişimizin, ikimizin de ölüm yıl dönümüydü. Ben ona ve birlikte ölen aşkımıza içiyordum.

Biz dört yıl sekiz gün önce ölmüştük..

Dört yıl önce onu ve o şehri ardımda bırakıp gitmiştim. Ben , beni değilde yanlızca bedenimi arzulayan bir adamla bebeklerimi yeni kaybetmişken yapamazdım. Canım hâlâ bile çok yanıyordu.

İki yılım iyileşmek için geçmişti. İlaçlarla hayatta kalmıştım. Şu an bile nefes almak batıyordu ama yaşamak zorundayım çünkü beni seven bir ailem, abim var. Abim vardı bu yüzden yaşamaya devam edecektim.

Telefonuma gelen arama ile ekrana bakmadan çağrıyı yanıtladım. "Kestane nerdesin her yerde seni arıyorum. Gece'nin bir yarısı işten eve geldiğimde kız kardeşimi odasında uyurken görmem gerekiyor!" Abimin öfkeli ve sert sesi ile hıçkırdım. "Abi bana kızdın mı?" Sesim titremişti, bana kızmasın istiyordum çünkü ben abimi çok seviyordum.

Derin bir nefes çektiğinde içine "ne kızması kestane, ben senin gözünden akacak olan tek damla için dünya'ları yakarım abim. Şimdi bana konum at gelip alayım seni olur mu?" Dediğinde gülümsedim. "Abi ben Songur'un yanındayım , bu gece onda kalacağım ayrıca iyiyim merak etme, annemlerin haberi de var" dediğimde sıkıntılı bir nefes verdim.

"Her yıl 20 Nisan'da Songur'un evinde kalıyorsun" dediğinde derin bir iç çekti. "Peki abim yarın sabah gelir alırım seni" dediğinde tamam demiştim.

Bir kaç saat sonra Songur'un evine gidecektim yanlızca bir kaç saat istiyordum. Böyle aşkın ızdırabını sikeyim. Yeni bir şişeyi açtığımda telefonum tekrar çalmıştı. Bu gün arayan soran insanların haddi hesabı yoktu.

Çağrıyı yanıtladığımda "Nerdesin Devin?" Alparslan'ın endişeli sesi ile göz devirdim. "Parkta, boş bir bankta içerek kafayı buluyorum Alparslan sen nasılsın?" Diye sorduğumda Alparslan'ın savurduğu küfür ile yüzümü buruşturdum. Küfürbaz bir adam değildi ama bazen onunda ipin ucunu kaçırdığı noktalar oluyordu. "Restorantta yakın bir park var orda mısın?" Sorusu ile başımı olumlu yönde salladım görebilirmiş gibi.

"Evet ama sen gelme, ben içeceğim ve yanlız içmeyi tercih ederim" dediğimde kapanan kapı sesi duymuştum.

"Çok geç Devin istesem de geri duramam artık" dediğinde sırtımı soğuk banka yaslayarak bir yudum daha içtim. "Senin için geliyorum sakın ayrılma ordan" dediğinde ise bıkkın bir nefes verdim. "Ne diye benimle uğraşıyorsun ki saçmalık!" Dediğimde, kısık sesle gülmüştü. İç çekti ve dilini damağına vurup "bazen mantık aramaz yanlızca hislerin ve isteklerin doğrultusunda hareket edersin Devin" dediğinde dudaklarımda alaylı bir gülüş belirdi..

Sessiz Çığlıklar ( +18 ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin