33

2.3K 138 186
                                    


Günler geçmişti ama Yağız aklımdan gitmemişti. Resmen orayı kendine yer edinmişti ama mutsuz da değildim. Orda Arda gibi bir ucube barındırmaktan çok Yağız gibi bir beyefendiyi barındırmayı tercih ederdim. Onu çoktan unutmuştum sanırım.

Sahi "Onu unuttum demek bir kere daha hatırlamaktır aslında." demişti Celal Süreyya. Şuan onu zihnimden geçirerek aslında unutsam bile en sonunda tekrar hatırladığım anlamına mı geliyordu? Ama ben bunu istemiyordum. Bana sürekli zorbalık etmesi, sürekli kalbimi kırması ve bana annemle iligli söylediği onca şeyden sonra onu unutmak benim için harika bir durum olurdu. Ama işte isteklerim gerçekleşmiyordu ki bu da mümkün olsun.

Okula gidiş yolundayken hiç İnek'i ya da başka bir kediyi görmemiştim. Bugün birkaç köpek görmüştüm etrafta. Büyük ihtimalle bizim zekilerde o yüzden dağılmışlardı. Bunu düşünüp gülümserken biri bana arkadan omuz atmıştı. Hangi öküzün omuz atıp özür dilemeden gittiğine bakacaktım ki Arda olduğunu görmem uzun sürmedi. Zaten tahmin edilebilir de biriydi kendisi. Onunla iletişim kurmak istemediğim için susuyordum. Ama biraz önümden ilerlerken yandan bir bakış atıp önüne döndü ve parmakları arasındaki sigaradan bir duman çekti. Bana attığı bakış öyle garibime gitmişti ki "Ne bakıyorsun be?" diye sorma gereği duydum.

İlk başta umursamayacak gibiydi ama "Çirkinliğin değişmiş mi diye merak etmiştim de... Hiç gelişme yok maalesef." dediğinde daha hızlı adımlar atıp yan yana gelmemizi sağladıktan sonra "Çirkin değilim ben. Sensin çirkin!" dediğimde güldü. Gözlerime bakıp "Yoldan geçen yüz kişiye sorsak yüzü de bana yakışıklı der." dedi.

Tamam çok yakışıklı olduğum iddiasında bulunmuyordum ama çirkin de değildim. Sarıya yakın bir renkte, dalgalı saçlarım vardı. Saçlarımdaki dağınıklık uzun kirpikli ela gözlerime çarpıyordu. Burun kemerim de çok az kemik olmasına rağmen kendini belli etmiyordu, ucu kalkık ve tatlıydı. Dudaklarım biraz dolgun ama pembeydi. Yüz hatlarım kendini hafiften belli ediyordu. Boyum kendi yaş grubuma göre bir tık kısaydı ama bundan rahatsızlık duymuyordum. Her gün yürüdüğüm için ayak kaslarım gelişmişti ama onun dışında vücudum normaldi. Belki güzellik algılarına uyan özelliklerim yoktu ama sahip olduklarım beni apayrı gösteriyordu.

Yapmacık bir kahkaha atarken "Yakışıklı olduğunu düşündüğünü söyleme bana." dediğimde suratındaki sırıtış yok oldu. Sinirli sinirli bakarken "Yakışıklı olduğumu düşünmüyorum sayın çirkin. Ben zaten yakışıklıyım." dedi. Korkutucu bakışlarına karşın "Egoistsin başka bir şey değil." dedim. Ondan uzaklaşmak için hamle yapacaktım ki belimden tutup kendine çektiğinde ne yaşadığımı kavrayamadım. Öyle eli belimde yürüyorduk şimdi de. Ne ara dudaklarına koyduğunu fark etmediğim sigarasını sol elinin parmakları arasına alırken "Gerçekleri söyleyince küsme Melih." dediğinde söylediği şeyle iq seviyem yere düştü. Göz devirip "Aynen bak buram buram kıskanıyorum seni. O kadar yakışıklısın ki her gece senin gibi olabilmek için düşler kuruyorum." dediğimde güldü.

Belimi parmağıyla okşamaya başladığında içim bir garip olmuştu. Sırıtarak "Benim hakkımda düşler kurduğunu itiraf etmen ne hoş." dedi. Söylediği şeye karşılık "Aynen aynen çok hoş." dedim ve belimdeki elini ittirdim. Bu hareketimle tekrar sert bakışlarını üzerime dikip bu sefer omzumdan kendine çekti. "Melih yapma şöyle şeyler, sikeceğim en sonunda." diye kızdığında kaşlarımı çattım. "Bana ne ya? İstemiyorum ben bana böyle davranmanı!" dedim.

Bana yüzünü biraz daha yakınlaştırıp "Yağız'ın seni başından öpmesine izin veriyorsun ama." dediğinde şoktan ağzım bir karış açık kalmıştı. Bunu nasıl öğrenmişti? O gün okula bile gelmemişti ve biliyordum ki Pelin, Büşra ve Yağız dışında kimse yoktu orda. O zaman nasıl oluyorda öğreniyordu cidden aklım almıyordu artık. Anlamazlkğımı sözlere dökerek "Nerden biliyorsun sen bunu?" diye sorduğumda bu sefer o beni itekledi.

ZorbardaWhere stories live. Discover now