Hoş geldiniz.
Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.
Keyifli okumalar...
"Yahu birinizde mantıklı davranabilir mi?" diye bu akşamki yüzüncü isyanını etti Alpaslan. Fakat ona yine cevap vermedim. Şu an işime tam konsantre olmuş durumdaydım. Ateş'in yüzüne telefonumdaki resme bakarak cadılar bayramına özel bir surat çiziyordum.
"Alpi az sus be, kafamı siktin!" dedi Ateş.
"Ya bu kız hamile hamile!" dedi Alpaslan. Gözlerimi devirmeden edemedim. Bu lafı kaçıncı kez duyduğumu sayamaz olmuştum ve sanırım uzunca bir sürede duymaya devam edecektim.
"Aksini söylemedik bizde, o bir şey yapmayacak ki hem zaten yanımda olacak sadece. Kapıdan onsuz geçemem. Ayrıca davetsiz gidiyoruz sorun çıkartırlarsa Halenin adı ve soyadı bana o kapıyı açacak." dediğinde elimdeki fırça ve paletle geri çekildim. "Böyle söyleyince çok kullanılıyormuş gibi hissettim." dedim.
"Yok yok yok bir şey yok." dedi Ateş çenemden tutup çocuk sever gibi yaparak. "Hem unutma o veledi bulmamız senin işine de yarıyor. O çocuğu bulmak demek senin masada tekrar düzeni ve rahatlığı kurman demek. Çocuk bulunmazsa üyeler de rahat olmayacak." dedi.
"Ya Karan buna nasıl izin verdi?" dedi Alpaslan. Artık uzatmaları oynuyordu.
"Ben konuştum tabi verecek." dedi Ateş.
"Asıl sen konuştuğun için vermemesi lazımdı." dedi Alpaslan.
"Ayrıca izin falan ne oluyoruz?" dedim. "İşimiz var onu halledeceğiz." dedim. Karan izin vermese ben gitmeyecek miyim sanki. İzinlik bir durum yoktu.
"Karan normal zamanda Ateşle yalnız bırakmaz seni, şimdi bir de hamileyken..." diye söze başlayan Alpaslan'a patladım. Aslında ona patlamak istemezdim ama o an öyle gelişti. Birden oldu. "AAA yeter ama ya! Hamile, hamile, hamile! Nefeste almayayım ben hamileyim diye ne dersiniz? Siz benim yerime nefes alın. Daha karnım çıkmadı, bir şey olmadı, rahat bırakın beni! Kısıtlamayın." dedim.
Derin bir sessizlik oldu. Alpaslan geriye adımlayıp arkasındaki dolaba yaslandı. "Devam et sen boş ver." dedi Ateş elimi tutup okşadı ardından elimi tutup yüzüne götürdü çizmeye devam etmem için.
Bundan sonra sessizlik içinde devam ettik. Ateş'in işi bitince kendime başlayacaktım. Bu boyalar ve kıyafetler bizim tanınmamıza engel olacaktı. Kapıda ismimle girmeyi düşünen Ateş için önemli olanın içeride çok dikkat çekmememizdi. Aslında içeriye girene kadar ve içeride aradığımız çocuk bizi tanımasın yeterdi.
Ben kendimi banyoda hazırlarken Ateşte elinde jöle ile yanıma gelip saçlarına geriye doğru şekil vermeye başladı. Ateş o çocuğu bulmayı benden daha çok istiyordu. Amacının öldürmek olduğunu sanmıyorum ki böyle bir şeyden de bahsetmedi zaten ama annesine böylesine beklemediği anda ulaşılması canını sıkmıştı. Ayrıca çocuğun Panterin elinde tekrar oyuncak olmasından korkuyordu ki bu nu hiç istemezdik. Koskoca ilaç sektörü bu ailenin elindeyken Panter en genç varise pençesini takarsa hem bizim tüm işlerimiz bozulur hem Panter daha da güçlenir hem de Mihri hanımı ondan kaçırmamız çok zorlaşırdı.
Mihri hanımın ilaçları nadir ilaçlardı herkesin her hastanın insanın kullandığı ilaçlar değildi.
"Sen ne giyeceksin?" diye sordu Ateş saçlarıyla oynamayı bıraktığında. "Bana vakit bırakmadığın için burada olan şeylerden ortaya bir şey çıkartacağım işte." dedim. Önceki senelerde gelen bir teklifle podyumda yürümüştüm giydiğim beyaz uzun bir elbise üzerine kanat takmışlardı ve o kanat benimle kalmıştı. "Karan öğrenince çok keyifli olacak." dedi Ateş pis pis sırıtarak.

YOU ARE READING
BERCESTE
Teen FictionKaran Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey vardı. Onu alarak buz tutmuş kalbinin en güzel köşesine saklamak, gülümsemesiyle çıkan güneşte ısınm...