XXIX-XII

10.5K 1.2K 111
                                    

29 Aralık
02.18, öğle.

Saygıdeğer beyefendi,

Bugün çok daha iyi hissediyorum kendimi. Yeni yıl balosuna yalnızca birkaç gün kalmışken ateşimin düşmüş olması ve ciğerlerimdeki sızıdan kurtulmam beni rahatlatıyor. Son birkaç gündür beni hapis alan derin öksürük krizleri ise tamamen son buldu ve sanıyorum bununla birlikte günlerimi mahveden bu çirkin hastalık, yavaş yavaş bedenimi terk ediyor.

Az önce bir kart ulaştı elime. Gönderenin kim olduğunu söylediğimde bana inanmayacaksınız ancak doğruları söylüyorum. Bir yılbaşı balosuna daveti içeren ve oldukça gösterişli olan bu kart, geçmişte size bahsettiğim cesaret prensine ait. Şaşırtıcı değil mi? Gerçekten bu cüreti nereden buluyor, bilemiyorum. Sanırım onu bu kadar dürüst bir yaklaşımda bulunduğu için tebrik etmeliyim zira duygularını açıkça belirtmekte hiçbir sakınca görmüyor. Her neyse... Sonuç olarak, bu kartla birlikte beni kendi dostlarından birinin düzenlediği yeni yıl balosuna davet etmiş oluyor. Onu reddettiğimde fazlasıyla üzüleceğini tahmin ediyorum fakat hiçbir zaman böylesi bir daveti kabul edeceğime dair bir söz vermediğim için sorun olacağını düşünmüyorum.

Hani şu katıldıklarım arasında en büyüğü olduğunu söylediğim baloyu hatırlıyor musunuz? İşte yine o balonun sahipleri tarafından düzenleniyor benim katılacağım balo. O muhteşem evi bir kez daha görecek olmak, tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük bir neşe katıyor bana. Belki kardeşiniz, bir zamanlar güzel gülümseyen beyefendi diye nakletmiştim onu size, o ve elbette siz de orada olursunuz diye umuyorum. Bunu öğrenmemin bir yolu yok ancak o gün gelene dek her gece içimde hep bir umut olacak.

Şu an pencerenin hemen yanındaki masamda yazıyorum bu mektubu size ve dışarıda kar yağıyor. O yumuşak, narin taneler usulca düşüyor yere ve toprağın üzerinde ince bir örtü oluşturan bu beyaz denize hayran olmamak elde değil. Merak ediyorum da beyefendi, acaba günün birinde birlikte izleyebilir miyiz bu eşsiz manzarayı? Eminim siz de bundan büyük zevk alır ve mest olursunuz onun güzelliği karşısında. Belki sizin evinizden daha bir güzel görünüyordur şimdi, o halde rica ediyorum çok bahsetmeyin ondan. İmrenirim ve sonra içimde buruk bir his yer bulur.

Çünkü... Çünkü bilirim ki sizin baktığınız o pencereden, bir kere bile olsa, benim de bakmam imkânsızdır. Aslında biliyor musunuz beyefendi; sizinle tanışma şerefine eriştiğim, sizin elimi nazikçe tutup dudaklarınıza götürdüğünüz ve beni odadaki en önemli insanmışım gibi hissettirdiğiniz o gece, küçücük bir umut doğmuştu yüreğime. Belki de beni gerçekten çekici bulduğunuzu ve benimle sohbet etmekten büyük bir zevk duyacağınızı sanmıştım. Doğrusu, salt bir içtenlikle geçmişti bu düşünceler aklımdan ve sonunda yanıldığımı görmek, tarif edemediğim bir üzüntü yaşamama sebep olmuştu.

Bu cümlelerim bir itiraf gibi görünüyor olmalı ve belki de gerçekten öyledir ancak benim için bu, yalnızca artık ruhuma sığmayan duygularımın kanatlanıp yuvalarından uçmasıydı. Bense yavrularının ondan ayrıldığını görüp hüzünlenen bir anne kuş gibiyim. Böyle bir durumda kuşlar gerçekten üzülüyor mu, bilmiyorum ancak ben hep böyle hayal ettim.

Belki de çoğu erkek için kuşlar, av partilerinin önemli bir parçası olmaktan öteye gidemez. Bazıları ise eğlencenin bir parçasıdır ancak ben onları böyle göremiyorum. Onlar, benden bazı parçalar taşıyor gibi. İçinde türlü duyguları yaşatan narin kalbim, tıpkı küçük bir kuş gibi çaresizce çırpıyor kanatlarını ve uzaklaşmaya çalışıyor acı duygulardan. Başta kabul etmemişti uçamadığını ve kaçamamıştı ancak zaman acımasızca geçip giderken öğrendi göklerde süzülmeyi. Sonra bir kez tadına bakınca özgürlüğün, bırakamadı ve ne zaman karanlık bir bulut örtse gökyüzünü, hep kaçtı. Onlar, o hırçın kuşlar, bana benziyor oradan oraya süzülmeleriyle.

İşte bu yüzden, tam da bu yüzden...

Kuşları incitmeyin beyefendi.
Onları incitmeyin.

Beyefendiye MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin